GENÇ SPORCULARDA ÖN ÇAPRAZ BAĞ TAMİRİ

Ön çapraz bağ yaralanması olan gelişmesi ( büyümesi ) tamamlanmamış bir kişi eğlence için veya yarışma şeklinde spora devam edecek olursa menisküs veya kıkırdak yaralanması riskini taşır ki, bu da erken dönemde osteoartrite neden olacaktır.  Ön çapraz bağın tamir edilmesi, diz fonksiyonlarının yeniden normal yapılmasının sağladığı gibi, eklem içi patolojilerin gelişmesini de önleyecektir.

PRP

Çeşitli kas-iskelet patolojilerinin tedavisinde biyolojik tedavinin kullanımı son 10 yılda önemli ölçüde artmıştır . Özellikle, trombosit açısından zengin plazma (PRP), özellikle tendinopati ve dejeneratif hücresel hastalıkların tedavisinde potansiyeli nedeniyle klinisyenler için giderek daha popüler bir tedavi olmuştur 


HAKKIMDA

DR. Müjdat ENGİNSU

02.06.1956 da İzmir de doğdu.Orta öğretimi İzmir Maarif Koleji (Anadolu Lisesi);liseyi Ankara Fen lisesinde okudu.1980 de İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirdi.Uludağ Üni.Tıp Fakültesinde ihtisasını yapıp 1986 da Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı oldu.1991 yılından beri Ortopedi ve Travmatolojı uzmanlığı yanı sıra Spor Hekimliği ile de uğraşmakta.1993 yılında Lüdenscheid Spor yaralanmaları Hastanesinde ve 1995 yılında Köln spor Akademisinde fellowship olarak çalıştı. 1999 yılında Pittsburgh Üniversitesinde gözlemci Dr olarak bulunda. 2006 yılında Case Western Reserve Üniversitesi Skeletal Research Center 'de kıkırdak lezyonları ve biolojik iyileşmeler konularında gözlemci olarak bulundu. Çok sayıda yurtiçi ve yurt dışı bilimsel çalışma ve yayını mevcuttur.2003 yılından beri Banvit Basketbol takım doktorluğunu yapmaktadır.2009-2010 sezonunda Türkiye Futbol Super liginde Şampiyon olan Bursaspor’un Sağlık kurulu başkanlığını yapmıştır. 2003 yılından beri Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi üyesi olup 2011-2012 sezonunda Futbol Federasyonu Sağlık Kurulu üyesi olmuştur.Halen Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği (TOTBİD); Türk Spor yaralanmaları,Artroskopi Diz Cerrahisi Derneği(TUSYAD); FIMS(International Organization of Sports Medicine); EFOST (European Federation of National Associations of Orthopaedic Sports Traumatology); EFORT (European Federation of National Associations of Orthopaedic &Traumatology); ESSSKA  (European Society of Sports Traumatology,Knee Surgery & Arthroscopy) ; European Hip Society(EHS);  ICRS (International Cartilage Repair Society) ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) üyesidir. Daha çok Spor yaralanmaları ;Artroskopi (diz, ayak bileği ,omuz,dirsek);Kalça ve diz cerrahisi; kıkırdak lezyonları tedavileri ve Sportif rehabilitasyon üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmıştır

Spor Yaralanmaları

SPORDA KIKIRDAK YARALANMALARI

  • ÇOCUK ve GENÇLERDE MENİSKÜS LEZYONLARI

    • 3 yıl önce

    Menisküs yaralanmaları çocuklarda ve ergenlerde, yetişkinlere göre daha az görülür. Bununla birlikte, iskelet olarak olgunlaşmamış sporcuların spor katılımındaki artış, bu popülasyonda menisküs yaralanmalarının insidansını artırmıştır. Bunlar menisküs yırtıkları ve semptomatik diskoid menisküsü içerir.
    Menisküs, ekleme gelen yükün emiliminde, yük dağılımında, diz stabilitesinde, eklem yağlanmasında ve diz uyumunda temel bir rol oynar. Menisküs eksikliğinin  ilerleyici osteoartrite (OA) yol açtığı bilinmektedir. Cerrahi menisektomi, özellikle genç yaşta  yapıldığında, zamanla dizde erken dejeneratif değişiklikler, bağ gevşekliği ve ağrıların gelişmesine neden olabilir.
    Çok sayıda çalışma, diz eklemi homeostazını sürdürmek için menisküs scaffold veya menisküs allogreft transplantasyonu (MAT) yoluyla “menisküs tutma, onarma veya değiştirme”nin (“meniscus retain, repair or replace” ) önemini vurgulamıştır.  Mümkün olduğunda, parsiyel, subtotal veya total menisektominin diz üzerindeki iyi bilinen zararlı etkilerinden kaçınmak için menisküs retansiyonu veya onarımı endikedir. 
    Diskoid lateral menisküs (DLM), tipik olarak tibial platonun daha geniş bir alanını kaplayan geniş ve kalın bir menisküs ile karakterize dizin anormal konjenital morfolojik anomalisidir ve bunun sonucunda kolayca yırtılabilir. Semptomatik bir DLM genellikle bir menisküs yırtığı veya stabil olmayan bir diskoid menisküs ile bağlantılıdır ve parsiyel meniskektomi ile menisküsün normal şekli sağlanmalıdır. Diskoid menisküsün meniskoplasti ile 'normal yeniden şekillendirilmesi', standart hilal şeklini eski haline getirmek için  8 mm'ye kadar periferik kenarın tutularak menisküsün orta kısmının çıkarılması ve menisküs onarımı yapılması işlemidir.
    epidemiyoloji
    İskeletsel olarak olgunlaşmamış çocuklar ve ergenler arasında izole menisküs yaralanmalarının gerçek prevalansı hala bilinmemektedir. Başlangıçta, çocuklarda menisküs yaralanmalarının, diskoid bir menisküs ile ilişkili olmadıkça, özellikle 10 yaşın altında son derece nadir olduğu düşünülüyordu. Özellikle genç yaşta artan spor katılımı nedeniyle, izole bir menisküs yaralanmasının oluşumunun önceden düşünülenden daha fazla olduğu görülmektedir. Lise sporcularında 1082 menisküs yaralanması üzerine bir araştırma, genel menisküs yaralanma oranı 100.000 sporcuda 5.1 ve erkek futbolunda 100.000'de 40.7 ve kız futbolunda 100.000'de 23.2 olarak bildirmiştir.  Stanitski ve ark   yaptıkları çalışmada adolesan ve çocuklarda görülen 47 menisküs yaralanmasının % 70'inin medial menisküsle ilişkili olduğunu bildirmişlerdir. Mitchell ve ark  göre lise sporcuları içeren 1082 menisküs yaralanmaları çalışmada, ön çapraz bağ (ACL) yaralanması olan olguların % 36,9 da menisküs yaralanmaları vardı.
    ÖÇB rekonstrüksiyonu yapılan 124 iskelet olgunlaşmamış hastada menisküs yırtıklarının prevalansı %69'du ve vakaların çoğunda lateral menisküs yırtılmıştı. Bununla birlikte, çocuklarda ve ergenlerde ACL ile ilişkili rampa lezyonlarının prevalansı yetişkin popülasyonlardakine benzerdir (%15-24). 
    Diskoid lateral menisküs, Asyalı çocuklarda daha yüksek prevalans ile( %0.4- %20) sahiptir. Medial diskoid menisküs  çok nadirdir (%0,07–0,3 ).Lateral diskoid menisküs %1,2–5,2 oranındadır. Daha da nadir olanı, ipsilateral lateral ve medial diskoid menisküs olmasıdır.
    Boylamasına tip yırtıklar, gençlerdeki menisküs yaralanmalarının %50-90'ını oluştururken, kova sapı menisküs yırtıkları, çoğunlukla medial menisküsü etkileyen tüm menisküs yırtıklarının yaklaşık %14'ünü oluşturur.
    Embriyoloji ve anatomi
    Menisküs, ekstremite tomurcuğu içindeki mezenkimal dokudan kaynaklanır ve embriyonik yaşamın 8. ve 10. haftaları arasında diz ekleminde oluşur, 8. haftada belirginleşir ve embriyolojik gelişimin 14. haftasında normal bir görünüme sahip olur. Kan akımı periferden perimeniskal kapiller pleksus yoluyla sağlanır, doğumda tamamen vaskülarize olur, 9 ayda üçte ikisi periferik olur ve sonra yavaş yavaş azalır.  Erişkin morfolojisine 10 yaşında ulaşılır. Genellikle, çevresel kenar 'kırmızı-kırmızı' (RR) bölgesi ve içteki üçte biri 'beyaz-beyaz' bölge olarak bilinir ( şekil1). Yetişkinliğe kadar, sadece periferik %10-30 kanla beslenmesi kalır. Olgun menisküsün iç üçte ikisi sinovyal sıvıdan difüzyonla beslenir. Medial menisküs C şeklindedir ve medial tibial platonun yaklaşık %50'sini kaplarken lateral menisküs daha daireseldir ve lateral tibial platonun yaklaşık %70'ini kaplar. Menisküsün iç yapısı, çoğunlukla uzun eksenine paralel çevresel bir düzende düzenlenmiş tip I kollajen liflerinden oluşur. Radyal, eğik ve dikey olarak yönlendirilmiş lifler, çevresel liflerin (çember) gerilmelerini azaltmasına yardımcı olur.
     
     
     şekil 1
    Üç bölgedeki menisküs vaskülarizasyonunun şematik çizimi (koronal kesit). RR, Kırmızı-Kırmızı; RW, Kırmızı-Beyaz; WW, Beyaz-Beyaz.
    Diskoid menisküs konjenital morfolojik anomalidir: daha kalındır, daha az vaskülariteye sahiptir, normal 'yarı ay' şekli yerine 'disk' şekline sahiptir ve daha fazla tibial platoyu kapsar. Diskoid menisküsün histolojisi ve üst yapısı normal menisküsünkinden farklıdır. Diskoid menisküste kolajen liflerinde azalma ve düzensiz yönlenmiş kolajen liflerinin varlığı vardır. İntrameniskal mukoid dejenerasyon yaygındır ve mukoid materyal bulunmuştur. Diskoid menisküsün kesin etiyolojisi bilinmemektedir, ancak bazı yazarlar bunun doğuştan olduğunu, diskoid menisküs gelişimine genetik bir yatkınlık olduğunu öne sürmüşlerdir. 
    Watanabe sınıflandırması, şekillerine ve tibial eklerine göre üç tip DLM tanımlar ( şekil 2 ). 
     
    Şekil 2
    Diskoid lateral menisküsün Watanabe sınıflandırması: (A) tip I: blok şeklinde stabil, tam menisküs; (B) tip II: blok şeklinde stabil, kısmi menisküs; (C) tip III: Kararsız menisküs, stabilitesi sadece Wrisberg ligamanından kaynaklanır.
    Yaralanma mekanizması
    Çocuklarda ve ergenlerde travmatik menisküs yırtıkları erişkinlerdekine benzer bir kliniğe sahiptir ancak ÖÇB yaralanmaları ile yüksek oranda ilişkilidir.
    Diskoid olmayan menisküs yaralanmalarının çoğu (%80-90) spor etkinlikleri sırasında meydana gelir. Yaralanma mekanizması, futbol, ​​​handbol, basketbol, voleybol, ​​​​kayak veya güreş gibi spor aktivitelerini kesme ve döndürme sırasında dikilen ayakla birlikte bükülmüş dizin ani bir bükülmesidir.  Diskoid menisküsün gerçek doğal seyrinin hala bilinmediği düşünüldüğünden, diskoid menisküs yırtıklarının spesifik bir yaralanma mekanizmasını tanımlanmamıştır.
    Çocuklarda ve ergenlerde menisküs yaralanmalarının risk faktörleri ve ilişkili durumları

    • Sporla ilgili yaralanmalar: futbol, ​​handbol, basketbol, ​​voleybol, kayak ve güreş.
    • Müsabaka sırasında daha yüksek yaralanma oranları.
    • Daha yüksek genel gençlik spor katılımı oranı, artan zaman ve yoğunluk ve daha erken tek spor katılımı.
    • Daha yüksek vücut kitle indeksi, daha büyük varus mekanik eksen açısı, daha yüksek Outerbridge dereceli kıkırdak durumu ve ameliyat öncesi daha büyük menisküs ekstrüzyonu ameliyat sonrası sonuçları olumsuz etkiler.
    • Ön çapraz bağ (ÖÇB) yaralanması (akut: lateral menisküs yırtığı ile ilişkili; kronik: medial menisküsün arka boynuzu).
    • ÖÇB eksikliği olan bir dizin gecikmiş rekonstrüksiyonu.
    • Asyalı çocuklar - diskoid menisküsün daha yüksek prevalansı.
    • Diskoid menisküs, yüksek fibula başı, fibula kas kusurları, lateral femoral kondilin hipoplazisi, lateral femoral kondilin osteokondrit dissekansları, lateral tibial omurganın hipoplazisi ve lateral tibial platonun çukurlaşması gibi diz anormallikleri ile ilişkili olabilir.
    Tanısal değerlendirme ve cerrahi prosedürlerin temel tipik özellikleri
     
    • Diskoid menisküsün radyolojik dolaylı belirtileri, eklem boşluğunun genişlemesi ve femoral kondilin düzleşmesidir.
    • MRG diskoid menisküs  tanı işaretleri şunlardır: ön ve arka boynuzlar arasındaki menisküsün devamlılığı (papyon işareti); menisküs shifti;  menisküs megahorn; 'psödo- kova sapı yırtığı'; 'çok fazla menisküs' işareti;  'kıvrımlı menisküs' işareti;( şekil 5A ) ve parameniskal ödem. 
             
     
    •  ÖÇB lezyonu, osteokondrit dissekans, patellar dislokasyon veya subluksasyon, patolojik plika, loose body ve osteokondral veya fizyal kırıklar gibi alternatif durumlar ayırıcı tanının bir parçası olarak düşünülmelidir.
     
    • Küçük bir dizde  kalınlaşmış diskoid menisküsün görüntülemesi zordur.Cerrahi aletlerin ince,shaver’in ince olması önemlidir.
     
    • Saucerization dan  sonra bir prob ile menisküs ve kapsülün stabilitesi kontrol edilmelidir.
     
    Genel tedavi kavramları
    Çocuklarda ve ergenlerde menisküs yırtığı yaralanmalarının tedavisi, özellikle menisküs onarımına odaklanarak, genellikle yetişkin popülasyondaki ile aynı prensipleri takip eder. '4 Rs' önerisine göre dört farklı tedavi seçeneği vardır: "retain" (muhafazakar), "rezeke" (menisektomi), "tamir" veya "değiştir" (menisküs skaffold veya MAT). Bu dört tedavi endikasyonu tablo 1'de açıklanmıştır .
    tablo 1
    Menisküs yaralanmaları için tedavi seçenekleri ve endikasyonları
    Pediyatrik hastalarda menisküs yırtıklarının çoğu büyük ve semptomatiktir ve genellikle cerrahi tedavi gerektirir. Önerilen tedavi yöntemi çoğunlukla tamir edilmeleridir. Konservatif tedavi durumunda 12 hafta boyunca pivot spor aktivitelerinden kaçınılmalıdır. 
     
    Asemptomatik tesadüfi menisküs yırtığı/diskoid menisküs tedavisini veya semptomların başlangıcından önce 'profilaktik' saucerisazyon yapmayı önermiyoruz. Bununla birlikte, özellikle bu tür popülasyonda, bu bulguların gözlemlenmesini  şiddetle önermekteyiz.
     Yırtık türleri, tedavisi ve sonuçları
    Çocuklarda menisküs yırtıklarının çoğunluğu, Red Red (kırmızı-kırmızı) menisküs bölgesinde uzunlamasına bir periferik veya kova sapı tarzı yırtık olarak görülür.
    Pediyatrik popülasyonda total veya subtotal menisektominin bildirilen sonucu kötüdür ve yetişkinlere kıyasla daha hızlı erken artroza neden olur. 
    Manzione ve arkadaşları  parsiyel veya total menisektomi ile tedavi edilen 20 çocuk ve ergenin 5.5 yıllık izlem sonuçlarını açıkladılar. Hastaların %75'inin hala semptomatik bulgular mevcuttu;  %80'inde erken OA ile uyumlu radyografik değişiklikler vardı; ve %60'ı ameliyat sonrası sonuçtan memnun değildi.
    Menisküs yırtıklarının çocuklarda ve ergenlerde daha fazla iyileşme potansiyeline sahip olduğu konusunda yayınlanmış çalışmalar arasında bir fikir birliği vardır.  Menisküs onarımı, orta üçte bir ve dış üçte bir yırtık (vasküler bölge), uzunlamasına dikey yırtık ve ÖÇB rekonstrüksiyonu ile birlikte menisküs onarımı durumlarında kuvvetle endikedir.
    Mintzer ve arkadaşları , ortalama 5 yıllık takip ettikleri 17 yaşından küçük 26 hastada 29 menisküs onarımının %100 klinik iyileşme oranı bildirmiştir.  Noyes ve Barber-Westin, 20 yaşın altındaki hastalarda %75'lik bir menisküs onarımı iyileştirme;  ÖÇB rekonstrüksiyon grubunda da menisküs iyileşme oranı daha yüksek bildirmiştir. Krych ve diğerleri  18 yaş ve altındaki hastalarda genel klinik iyileşme oranı basit yırtıklar için %84, yer değiştirmiş kova sapı yırtıkları için %59 ve karmaşık yırtıklar için %57 (genel olarak %74) olarak bildirmiştir. Kompleks yırtıkların (birden fazla düzlemde yırtılma), ACL rekonstrüksiyonu ile aynı anda tamir edilirse (%57), izole olarak tamir edilirse (%13) daha yüksek bir iyileşme oranına sahip olduğunu bulmuşlardır. Eggli ve arkadaşları , 30 yaşın altındaki hastalarda izole menisküs yırtıklarının onarımı için %88 ve 30 yaşın üzerindeki hastalarda %67 genel iyileşme oranı buldular.  Yang ve arkadaşları tarafından yürütülen daha yakın tarihli bir çalışma , %40'tan daha az yeniden ameliyat oranı ile %33 ila %100 arasında değişen bir menisküs onarım iyileşme oranını bildirdiler
    Diskoid menisküste her türlü yırtık görülebilir. Semptomatik diskoid menisküs genellikle bir yırtık (tip 1 ve 2) veya stabil olmayan diskoid menisküs (tip 3) ile ilişkili olsa da, özellikle 10 yaşından küçük bir çocukta horizontal cleavage  yırtığı varlığı, diskoid menisküs şüphesini artırmalıdır.  Semptomatik diskoid menisküs yırtıkları, yeterli  saucerisation ile debride edilebilir, ancak yırtık periferik vasküler bölgeye uzanırsa, bir onarım girişimi endikedir ( şekil 6 ).



    Genel olarak, semptomatik diskoid menisküs yırtıkları için optimal cerrahi müdahale tam olarak bilinmemekle birlikte, çoğu cerrah, uzun dönem sonuçlarının kötü olması nedeniyle total menisektomi yerine parsiel meniskektomi ve/veya onarımı ile diskoid menisküsün (meniskoplasti/saucerization) artroskopik 'normalizasyonunu' tercih eder.
    Semptomatik diskoid menisküs için artroskopik tedavinin amacı semptomları hafifletmek ve saucerisasyondan  sonra rim’in korunması ve stabilizasyonu ile daha fazla menisküs dejenerasyonunu önlemektir. Kararsız diskoid menisküs (tip 3) durumunda menisküs kenarının periferik stabilizasyonu eklenmelidir. 
    Diskoid menisküs lezyonları için cerrahi sonrası tedavinin uzun vadeli sonuçları bilinmemektedir ve optimal tedavi algoritmasını daha da geliştirmek gereklidir, ancak orta vadeli genel sonuçlar tatmin edicidir.  Ahn ve ark‘nin saucerisasyon ve rim tamiri yapılmiş 23 hasta (28 diz) içeren çalışmasında ,  2 - 9 yıllık takipte; hastalar yaralanma öncesi aktivitelerine tam olarak geri döndüler ve 51 ayda yeni bir ameliyata gerekmedi.
    İskeletsel olarak olgunlaşmamış hastalarda medial menisküsün kök avülsiyonları nadirdir ve erken eklem dejenerasyonuna neden olduğu için tanı tam konmalı  ve cerrahi olarak onarılmalıdır.  Bu popülasyonda, potansiyel iyatrojenik büyüme bozukluklarını önlemek için cerrahi tekniğin seçiminde açık bir fiziğin varlığı dikkate alınmalıdır.

    Çocuklarda MAT ihtiyacı nadirdir. Middleton ve arkadaşları  , MAT geçirmiş 18 yaş ve altı 23 hastayı prospektif olarak inceledi. Fonksiyonda bir iyileşme ve postoperatif ağrıda bir azalma buldular. Bu nedenle MAT, semptomatik menisküs diz yaralanmaları ve postmenisektomi sendromu olan pediatrik popülasyonda uygun bir seçenektir ve faydalı sonuçlar sunabilir. 
     
    Spora dönüş (RTS)
    Mevcut yayınlanmış literatüre göre, pediatrik popülasyon, postoperatif 6-12 ay sonra çok az veya hiç kısıtlama olmaksızın spora (RTS)  dönebilir. Menisküs onarım grubunda (postoperatif 3-4 ay), menisektomi grubuna (postoperatif 6 hafta) göre daha uzun RTS süresi görülmektedir.  Menisküs onarımından sonra koşu, yüzme ve bisiklete binme gibi bazı spor aktiviteleri ameliyattan sonraki 3. ayda izin verilebilir.  Menisküs onarımı ÖÇB rekonstrüksiyonu ile ilişkiliyse, izole menisküs onarımına (6 ay) kıyasla RTS genellikle daha uzun (8 ay) sürer.  MAT ile tedavi edilen hastaların çoğu üst düzey atletik sporlara geri döner, ancak yüksek etkili aktivitelere katılımdan kaçınılmalıdır. 
    Gelecek perspektifleri
    Menisküs, diz biyomekaniğinde kritik bir rol oynayan karmaşık bir yapıdır ve menisküs yaralanmalarının uygun tedavisi klinik sonuçları iyileştirebilir ve erken OA gelişmesini önleyebilir.
    Güncel literatüre göre, klinik geçmişi ve ilişkili faktörleri erkenden anlamak ve her bir spesifik menisküs yaralanması için en güncel tedavileri uygun şekilde yönetmek çok önemlidir. Bununla birlikte, kanıta dayalı hasta tedavi seçenekleri seçimine izin vermek için çocuklarda ve ergenlerde menisküs yaralanmalarının patogenezi ve biyolojisinin daha fazla anlaşılması gerekmektedir.
    Menisküs yırtıklarının ve diskoid menisküsün gerçek prevalansının yanı sıra dünyadaki farklı bölgeler arasındaki coğrafi farklılıkları belirlemek için gelecekteki büyük ölçekli epidemiyolojik çalışmalara ihtiyaç vardır.
    Menisküs onarım aletlerinde gelecekteki iyileştirmelerin daha kararlı ve karmaşık menisküs onarım konfigürasyonlarına izin vereceğine inanıyoruz. Buna paralel olarak, donanım ve yazılımdaki imagiology ilerlemeleri, 3D menisküs anatomisi ve vaskülarizasyonunun daha kesin bir şekilde teşhis edilmesini ve anlaşılmasını sağlayacaktır.
    Biyolojik güçlendirme (hyaluronik asit, trombosit açısından zengin plazma, kemik iliği aspirat konsantresi, fibrin pıhtıları, kök hücreler ve biyolojik büyütme membranları) potansiyel olarak menisküs iyileşme potansiyelini artıracak ve özellikle avasküler bölgede doku yeniden büyümesini teşvik edecektir. Bu tedaviler konservatif yaklaşımlarda da rol oynayabilir. Ayrıca, gelecekteki değiştirme cihazları (iskeleler ve yapay menisküs implantları) ve daha iyi cerrahi teknikler de gerçek olacaktır.
    Genç hastalarımıza en iyi bakımı sağlamak için bu tedavilerin klinik bir ortamda güvenliğini ve klinik etkinliğini belirlemek için prospektif randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.
     
    Hasta seçiminin temel sorunları
    • İzole menisküs yaralanmaları, diskoid menisküs ile ilişkili olmadıkça 10-14 yaş altı çocuklarda nadirdir, ancak bu yaş grubunda artan spor katılımı nedeniyle daha sonra sıklık artar.
    • Çocuklarda ve adolesanlarda ön çapraz bağ (ÖÇB) yırtığı olmayan ve diskoid olmayan menisküsteki menisküs yaralanmaları daha çok medial menisküste görülür ve genellikle travma ile ilişkilidir.
    • Diskoid menisküs, ACL yırtığı ile ilişkili akut menisküs yırtıkları ve kova sapı menisküs yırtıkları lateral menisküste  çok daha yaygındır. Asemptomatik doğası nedeniyle diz diskoid menisküsünün prevalansı bilinmemektedir.
    • Diskoid menisküs, anormal morfolojisi ve vaskülaritesi nedeniyle yırtılmaya eğilimlidir ve mekanik semptomlara neden olur.
    • Çoğu diskoid lateral menisküs (DLM), yetişkinliğe kadar asemptomatik kalır. DLM çocuklukta semptomatikse, genellikle menisküs yırtığı (tip 1 veya 2) veya stabil olmayan diskoid menisküs (tip 3) nedeniyledir. Her iki diz mutlaka birlikte muayene edilmelidir.
    • Diskoid menisküste tüm yırtık tipleri görülebilir. Özellikle 10 yaşından küçük bir çocukta horizontal cleveace  yırtığı varlığı, diskoid bir menisküs varlığından şüphelenilmelidir.
    • Total veya subtotal menisektomi, pediatrik popülasyonda yetişkinlere göre daha fazla osteoartrite (OA) yol açabilir.
    • Çocuklarda ve ergenlerde semptomatik menisküs yırtıklarının tedavisi için bu yaşta teorik olarak daha büyük iyileşme potansiyeli olduğundan, mümkün olduğunda menisküs onarımı düşünülmelidir. Vasküler bölge  yırtıkları, uzunlamasına dikey yırtıklar ve menisküs onarımı ÖÇB rekonstrüksiyonu ile ilişkili ise özel dikkat gösterilmelidir.
    • Pediatrik popülasyonda menisküs onarımı için genel iyileşme oranının erişkinlere göre daha yüksek olduğu görülmektedir; bununla birlikte, menisküs onarımının uzun süreli OA gelişimini azaltıp azaltmayacağı belirsizdir.
    • Horizontal  yırtıklar diskoid menisküste çok sık görülür ve saucarisasyon ile tedavi edilebilir, ancak yırtık periferik vasküler bölgeye uzanırsa onarım denenmelidir.
    • Menisküs cerrahisinden sonra spora dönüş (RTS) oranları çok yüksektir,: sırasıyla gittikçe artan spora dönüş süreleri : menisektomi, menisküs onarımı, ÖÇB rekonstrüksiyonu ile menisküs onarımı ve menisküs allogreft
    Ipuçları ve Püf noktaları
    • Küçük diz boyutları nedeniyle çocuklarda ve ergenlerde all-inside menisküs onarımının gerçekleştirilmesi çok zor olabilir ve peroneal siniri, popliteal siniri korumak için bir posterolateral insizyon ve bir kanül sistemi kullanarak içten dışa bir tekniğe kullanmak gerekli olabilir. damarlar ve tibial sinir (derin posterior perforasyonun önlenmesi).
    • Fizisi açık olan pediatrik popülasyonda menisküs kökü yırtık fiksasyonu için, fiziğe daha fazla zarar vermemek için retrodrilling veya ankor cihazlarının kullanılması faydalı olabilir.
    • Diskoid menisküsün saucarisasyon  ve/veya meniskektomisini gerçekleştirmek için, tüm menisküsün (ön boynuz, orta boynuz ve arka boynuz) görüntülenmesi için ek bir kontralateral portal (menisküsün yanına) eklenebilir.
    • Küçük diz boyutundan ve kalınlaşmış diskoid menisküsten sınırlı görselleştirme nedeniyle diskoid menisküsün saucarisasyonu  zor olabilir. Varus stresi uygulanmış diz 90° fleksiyondayken ve diskoid menisküsün orta kısmından düşük profilli düz bir basket punch ile başlayarak bunu yapmak daha kolay olabilir.
    • Saucerisasyon tekniği, normal rim’e (6-8 mm) kadar ve çok fazla menisküs dokusunun çıkarılmasından kaçınmak için dikkatli bir şekilde yapılmalıdır. Menisküsün periferik kenarının stabilitesi araştırılmalı ve stabil değilse kapsüle menisküs onarımı ile tedavi edilmelidir
     
    Çocuklarda ve ergenlerde menisküs yaralanmalarının tedavisinde büyük tuzaklar
    • Pediyatrik popülasyonda menisküs yaralanmalarına ilişkin kanıtlar, sayıların az ve takibin kısıtlı olması nedeniyle , zayıftır.
    • Diskoid menisküsün artan kalınlığının ve çocuğun/ergenin daha küçük boyutunun/eklem hacminin spesifik özellikleri cerrahi prosedürü daha zor hale getirebilir.
    • Karşılaştırma için her iki dizin de muayene edilmemesi ve bilateral diskoid menisküs aranmaması, bilateral diskoid menisküs durumunun yanlış teşhisine neden olabilir.
    • Çocuklarda  menisküsünün yüksek vaskülaritesi menisküs yırtıklarını taklit edebileceğinden, MRG'nin çocuklarda ve ergenlerde menisküs yaralanmalarının saptanmasında daha düşük duyarlılığı ve özgüllüğü vardır. MRG rutin olarak yapılmamalı ve aşırı tanı ve gereksiz cerrahi işlemlerden kaçınmak için görüntüler klinik bulgularla ilişkilendirilmelidir.
    • Bu genç yaşlı popülasyonda onarılabilir menisküs yırtıklarının ve eşlik eden yaralanmaların tanınmaması, önlenebilir komplikasyonlara yol açabilir.
     
     Gelecek perspektifleri
    • Gelecekteki klinik çalışmalar, yaralanma zamanına, yırtığın tipine, hastanın yaşına ve ilişkili yaralanmalara göre her bir menisküs yırtığı tipi için en iyi yaklaşımın belirlenmesine yardımcı olabilir.
    • Görüntülemedeki donanım ve yazılımındaki ilave gelişmeler ve üç boyutlu konfigürasyon anatomisi ve vaskülarizasyonun yorumlanması tedavileri kolaylaştıracaktır.
    • Osteoartrit gelişme riskinden kaçınmak için menisküs saucerisation, menisküs onarımı veya MAT gibi tekniklerin koruyucu rolünü değerlendirmek için ek araştırmalara ihtiyaç vardır.
    • Diskoid menisküsün anatomisi, biyolojisi ve evriminin daha iyi anlaşılması ve yırtılmayı önlemek veya en aza indirmek için saucerisationun profilaktik rolü.
    • Hyaluronik asit, trombositten zengin plazma, kemik iliği aspirat konsantresi, fibrin pıhtıları, yapı iskeleleri, mezenkimal kök hücreler gibi biyolojik güçlendirme tedavilerinin menisküs iyileşmesini önemli ölçüde iyileştirip iyileştiremeyeceğini değerlendirmek için klinik deneylere ihtiyaç vardır.
    • Yeni değiştirme cihazlarının (scaffold ve menisküs yapay implantları) iyileştirilmesi ve piyasaya sürülmesi ve cerrahi değiştirme tekniklerinin geliştirilmesi.

  • image description

    Futbolda Sık Görülen Yaralanmalar

    • 3 yıl önce

    Futbol yaralanmaları genellikle  aşırı kullanım veya akut travmatik yaralanmalar olarak tanımlanır.
    Aşırı kullanım yaralanmaları, kaslar, tendonlar, eklemler ve yumuşak dokulardaki aşırı ve sık yüklenme  nedeniyle;dinlenmek ve  iyileşmek için yeterli  zaman kalmadığı için  zamanla meydana gelen yaralanmalardır.  Küçük, sızlama tarzında başlayan  bir ağrı veya yanma  olarak başlarlar; erken ve uygun tedavi edilmezlerse adaleyi  zayıflatıcı bir yaralanmaya dönüşebilirler.
    Akut  travmatik yaralanmalar ani bir güç veya etki nedeniyle ortaya çıkar ve oldukça dramatik olabilir.
    Sık görülen Yaralanmalar
    Ayak bileği burkulması :  Tüm ayak bileği yaralanmalarının en sık görülenidir, ayak bileği burkulması, ayak bileği eklemini çevreleyen bağların gerilmesi ve yırtılması olduğunda ortaya çıkar.
    Aşil Tendiniti :  Aşil tendiniti esas olarak aşırı kullanımdan kaynaklanan ve ayak bileği arkasındaki ağrı olarak hissedilen kronik bir hasarıdır. Bu göz ardı edilirse, Aşil tendonu rüptürü riskinizi artırabilir.
    Beyin sarsıntısı :  Ani bir çarpma veya kafaya darbeler ile bir sarsıntı meydana gelir.
    Kasık Çekme :  Kasık bölgesinin iç kısmındaki  kasların kendi uzayabileceği sınırlarının ötesinde gerildiğinde  kasıkta addüktor adalelerde  çekme veya gerilme oluşur.
    Hamstring Pull, Tear veya Strain :  Hamstring yaralanmaları koşucular arasında yaygındır ve küçük gerilmelerden  uyluğun arkasındaki kasın toplam rüptürüne kadar uzanabilir.
    Iliotibial Band Sendromu :  ITB sendromu  (sürtünme sendromu) genellikle dizde veya dizin hemen üstünde dış tarafta  (lateral) hissedilen diz agrisi ile kendini belli eder.
    Kas krampları :  Bir kramp, kasın istemsiz ve zorla  gevşemeyen kasların neden olduğu ani ve yoğun bir ağrıdır. 
    Su Kabarcıkları :  Kabarcıklar, genellikle eller veya ayaklarda meydana gelen cildin yüzeyinde sıvı dolu keseciklerdir.
    Gecikmeli Başlangıçlı Kas Ağrılığı :  "DOMS" olarak da adlandırılan bu kas ağrısı, sertlik veya ağrı, özellikle yoğun egzersiz veya yeni bir programdan 24-48 saat sonra ortaya çıkar.
    Patellofemoral Ağrı Sendromu :  Bu terim genellikle diz kapağının altında ve etrafında ağrıya işaret eder. Ayrıca "Runner Diz" olarak da adlandırılır.
    Plantar Fasiit :  Plantar fasiit, topuğun dibindeki ağrının en yaygın nedenidir ve genellikle sabah ilk yere basma ile oluşan  ağrı ile kendini belli eder.
    Kalf adalesi Çekmesi  :  baldır kasları, alt bacağın (gastroknemius veya soleus) kaslarının bir kısmı Aşil tendonundan çekildiğinde oluşur. Bir Aşil tendonu rüptürüne benzer, ancak bacağın arkasında daha yüksekte görülür.
    Shin Splints :  Shin Splints, alt bacağın önünde tibia (shin bone) boyunca ortaya çıkan çeşitli genel ağrıları tanımlar. Shin Splints aşırı kullanım  stres yaralanması olarak kabul edilir.
    Sprain ve Strainler :  Bunlar şiddetli olarak değişen ancak genellikle ağrı, şişlik, morarma ve eklemi hareket ettirme ve kullanma yeteneğinin kaybıyla sonuçlanan akut yaralanmalardır.
    Stres Kırıkları :  Bacakdaki stres kırıkları sıklıkla sert bir yüzey üzerinde aşırı kullanım veya tekrarlanan etkilerin sonucudur.
    Tendinit ve Rüptüre Tendon :  Tendinit basitçe bir tendonun iltihaplanmasıdır. Genel olarak aşırı kullanımdan kaynaklanır, ancak kas liflerinde mikro çatlaklara neden olan kuvvetli ani kasılmadan da  oluşabilir.  Burada oluşan küçük yırtıklar  zayıflığa ve iltihaplara yol açabilir.
    Futbolcularda Yaygın Diz Yaralanmaları
    ·         Anterior Cruciate Ligament (ACL ) ve posterior cruciate ligament (PCL) yaralanmaları
    ·         Medial Kollateral Ligament (MCL) ve lateral kollateral ligament (LCL) yaralanmaları
    Dizde ligament yaralanmaları, sporun durması ve başlatılması ya da hızlı bir şekilde yön değiştirmesi gerektiren durumlarda sık görülen yaralanmalatrdır .
    Çapraz bağ yaralanmaları her zaman ağrıya neden olmaz, ancak tipik olarak yüksek bir "pop" sesi duyulur . Bu yaralanmaların çoğu MRI ile doğrulanır. Artroskopik cerrahi bazen kısmi (tek bant ) yırtıkları  bulmak için en iyi yoldur.
     Menisküs Yaralanmaları :  Bu küçük, "c" şekilli kıkırdak parçaları, uyluk kemiği (femur) ve tibia (shin bone) arasında amortisör  görevi görür.  Menisküs yırtığı genellikle  dönme, yavaşlama veya ani bir yön değiştirmenin  sonucu olarak iki kemiğin arasında sıkışarak oluşur.Klinik muayenede bir çok test ile %75 oranında doğru tanı konulur.
    Birçok spor yaralanması aşırı kullanım, uygun dinlenme süresinin olmaması,  uygun ısınmaveya soğumanın yapılmaması, uygun stretching yapılmaması ya da kötü şartlar  nedeniyle ortaya çıkabilir. Futbol yaralanmalarının önlenmesine yardımcı olmak için aşağıdaki güvenlik önlemleri önerilir:
    ·         Futbolcular için bir ACL sakatlık önleme programı izleyin (FİFA 11 +)
    ·         Oynamadan önce iyice ısının.
    ·         Koruyucu ekipman kullanın (ağız koruyucuları, diz ve dirsek pedleri, göz koruması).
    ·         İyi teknikler kullanın ve kurallara göre oynayın.
    ·         Oynamadan önce sahayı mutlaka kontrol edin. Yabancı madde varsa temizleyin.
    ·         Elinizde ilk yardım çantası bulundurun.
    ·         Yaralanmadan sonra Yeterli iyileşme elde etmeden tekrar spora geri dönmeyin.
    ·         Bol sıvı tüketin. Alkali su kullanın
    ·         Ter ile Element kaybettiğinizi unutmayın.

  • image description

    GENÇ SPORCULARDA ÖN ÇAPRAZ BAĞ TAMİRİ

    • 3 yıl önce

    ÇOCUK VE GENÇ ADOLESCENTLERDE ÖN ÇAPRAZ BAĞ REKONSTRUKSİYONU  ( TAMİRİ )
     
    Spora katılımın artması ile birlikte çocuklarda ön çapraz bağ yaralanması görülmesi artmaktadır. ABD’de 2004-2007 arasında 18 yaş altı futbolcularda yaralanmaların %30,8 i diz bölgesi yaralanması iken tüm yaralanmaların %6,7 i ÖÇB yaralanması olarak bulundu. Finlandiya’da ise aynı dönemde  14-16-18 yaş grubu 46472 sporcuda 265 ÖÇB yaralanması ( 194 adolescent erkek, 71 kız ) görüldü.
    Aktif katılımcılarda ön çapraz bağ yokluğu olan dizlerde özellikle çocuklarda doğal hikayenin  sonucu kötüdür. Ön çapraz bağ lezyonu olan çocuklarda cerrahi tedavi, fizlerin ve büyüme plağının yaralanma riskini taşır. Büyümenin tamamlanmasına kadar cerrahinin geciktirilmesi mümkündür, ancak instabiliteye bağlı eklem içi yaralanmalar ve kıkırdak lezyonu oluşma riskleri fazladır. American Academy of Pediatrics ( AAP ) gençlerde ÖÇB yaralanmalarının teşhisi ve tedavisi ile ilgili kılavuzu Mayıs 2014 de yayınladı. Bu kılavuzda büyüme plaklarının koruyucu, daha az intensive cerrahi girişimler de rapor edildi.Cerrahi opsiyonlar ( olabilirlikler ) fizlerden kaçınan; kısmi fizlerden geçen ve tamamen fizlerden geçen ameliyatlar olarak sınıflandırıdı.
    Son 10 yılda, çocuklarda ve adolescentlerde , -yarışma sporu ile uğraşan- ön çapraz bağ yaralanması görülme sıklığı gittikçe artmaktadır. Bir çok geriye dönük çalışma ve yayın incelendiğinde çocuklar ve adolescentlerde görülen ön çapraz bağ yaralanması yüzdesi tüm ön çapraz bağ yaralanmalarının % 0,5 – 3 ü kadardır. Bunlar da en tartışmalı konu, ameliyatın zamanı ve hangi tekniğin kullanılması gerektiğidir.
    Ön çapraz bağ yaralanması olan gelişmesi ( büyümesi ) tamamlanmamış bir kişi eğlence için veya yarışma şeklinde spora devam edecek olursa menisküs veya kıkırdak yaralanması riskini taşır ki, bu da erken dönemde osteoartrite neden olacaktır.  Ön çapraz bağın tamir edilmesi, diz fonksiyonlarının yeniden normal yapılmasının sağladığı gibi, eklem içi patolojilerin gelişmesini de önleyecektir.
    Femurun distal, tibianın proksimal fizleri ( büyüme plakları ) alt ekstremitenin uzamasının en çok olduğu yerlerdir. Femur alt epifizi, femurun uzamasının %70 ini; tibianın üst epifizi ise tibianın uzamasının % 60 ını sağlar.
    Ön çapraz bağ tamirinde fizler açıkken açılacak tünellerin bu büyüme alanlarında hasara neden olup ,büyümeyi yavaşlatıp ,uzunluk farkı yaratmasından veya açısal bozukluğa neden olmasından korkulur.Bu olası riskleri azaltmak veya ortadan kaldırmak için bir çok yeni teknik geliştirilmiştir. Bunlar : Fizlerden kaçınan teknik ; kısmi transfizeal teknik ; Tamamen transfizeal tekniktir. ( Şekil 1 )
    Nöromuskuler antrenman programı ile alt ekstremite adalelerinin kuvvetlendirilmesi, core stabilitenin sağlanması, plyometrik ve kuvvetlendirme egzersizleri ile yaralanma riski azaltılabilir. Bu nedenle koçlar ve antrenörlere bu antrenman şekillerinin önemi anlatılmalıdır.


    KLİNİK DEĞERLENDİRME :
     
                Klinik değerlendirme, çocuğun ağrı olacağı korkusu nedeniyle adalelerini aşırı kasmasından dolayı zordur. Ancak hastanın ilgisinin başka tarafa yönlendirilmesi ile adale gevşemesi sağlanması gerekir.
                Yaralanmanın mekanizması iyi sorgulanmalıdır. ‘’ Snap’’ veya ‘’ pap ‘’ sesinin gelip gelmediği; olaydan sonra oynamaya devam edip edemediği; ve dizde şişliğin ne zaman oluştuğu sorgulanmalıdır.  Yaralanmanın mekanizması genellikle temas olmadan sabit ayak üzerindeki pivoting hareketidir.  Bu sırada diz hiperekstansiyona giderse ÖÇB yaralanır.  Birkaç saat içerisinde hemartroz gelişirse, olası yaralanmalar olarak ön çapraz bağ yaralanması, tibial spina avulsion kırığı, menisküs yaralanması  osteokondral kırık veya patella çıkığı düşünülmelidir.Stanitski ve arkadaşları, akut diz effüzyonlarının 7 – 12 yaş arasında %47 sinin; 13 – 18 yaş arasında %65 inin ön çapraz bağ yaralanmasından olduğunu bildirdi. Luhmann  birbirini takip eden hemartrozlu çocuk diz yaralanmasının, % 29’unda menisküs yırtığı, %25 inde patella çıkığı, % 4 ünde osteokondral kırık olduğunu bildirdi.
    Fizik muayene,teşhisin doğru konup, tedavinin doğru  planlanmasında çok önemlidir.  Yürüme şekli, şişlik, eklem çizgisinde ağrı ve hassasiyet, bağların yapışma yerleri patella kenarlarının hassasiyeti önemlidir. Eklem hareketi, öne çekmece testi, Lachman ve pivot-shift testi değerlendirilmelidir.
    Görüntüleme :
    AP; lateral, notch ve skyline grafileri alınmalıdır. Bu grafiler eminentia kırıkları, Segand kırıkları, fiz yaralanmaları, osteokondral kırıklar ve loose body gibi kemik yaralanmalarını göstermekte yararlıdır. Bunun yanı sıra patella morfolojisini ve interkondyller notch’un genişliği konusunda da yardımcıdır.
    MRI teşhis ve tedavi de çok yararlıdır. Bununla beraber klinik muayene kadar karar verdirici değildir.  Deneyimli bir cerrah, klinik muayene ile de ön çapraz bağ yaralanması ve menisküs yırtığını teşhis eder. Çocuk dizi  konusunda deneyimsiz bir radyolog MRI yorumlarken parsiel ön çapraz bağ yırtıklarını istemeden yanlış yorumlayabilir. Çünkü çocukların morfolojilerinden dolayı çocuk dizi erişkinlerden farklıdır.
    Konservatif tedavi :
    Çocuklar ve adolescentlerde ön çapraz  bağ yokluğunda kesin son tedavinin konservatif tedavi olduğunu söylemek çok yanlıştır. Çünkü bu durum eklem içi yaralanmalara, menisküs yırtıklarına, kıkırdak yaralanmaları sonucunda erken eklem bozulmasına neden olan bir durumdur. Bazı yazarlar iskelet gelişimini tamamlayıncaya kadar ( 6-12 ay) bekleyip cerrahinin daha sonra uygulanmasını önermektedirler. Wood ve O’Connor ₂₈ geç olarak yapılacak ön çapraz bağ tamiri için bir protokol oluşturdular Bu protokol rehabilitasyon, pivoting içeren aktivitelerden kesinlikle kaçınma ve ameliyat oluncaya kadar breys kullanılması gerektiğidir. 70 hafta sonra bu hastaları ameliyat olmuş olanlarla karşılaştırdığında eklem içi patolojilerin artmadığını gösterdiler.
    Moksnes₂₉ iskelet gelişimi tamamlanana kadar bekleyip sonradan ameliyat edilen çocukların % 3,5 unda ek olarak menisküs yırtığı ile karşılaştığını yayınladı. Ameliyatı fizler kapanıncaya kadar bekletmeyi önerenler daha çok erişkin tipi rekonstrüksiyonu yapmayı seven cerrahların tercihidir. Eğer ameliyat için beklenilecekse, hasta ve ailesi rehabilitasyon gerekliliği, aktivitelerini kısıtlama ve instabiliteye bağlı olarak gelişebilecek diğer yaralanmalar konusunda iyice bilgilendirilmeli ve uyarılmalıdır.
     
    Cerrahi Tedavi :
    Çocuklarda ve adolescentlerde ön çapraz bağ rekontrüksiyonun esas amacı büyüme potansiyelini minimal riske atarak uzun dönemde stabiliteyi sağlamaktır. ÖÇB rekonstrüksiyonu için 3 ayrı cerrahi  şekli vardır. Fizlerden kaçınan teknik, kısmi transfizyel teknik ve tam transfizyel teknik.
    Fizlerin yaralanmasının büyümeye etkisi :
    Büyüme potansiyeli ile ilgili,birkaç insan çalışması varken, ameliyat sonrasında fizlere bağlı büyüme ve komplikasyonlarından kaçınma ile ilgili bir çok hayvan deneyi yapılmıştır. Gelişmekte olan hayvanlarda yapılan ÖÇB  tamir çalışmaları şunları göstermiştir.

    1. ÖÇB tünelleri yumuşak doku ile ne kadar sık doldurulursa, boş tünelle karşılaştırıldığı zaman o kadar az kısalık veya açısal deformite ile karşılaşılır.
    2. Fizlerden geçen greftlerin aşırı gergin olması büyüme bozuklukları için hazırlayıcı bir nedendir.
    3. Emilebilen vidaların da fiz hattını geçmesi büyümeyi etkiler.
    Hayvan deneylerinde, fizlerin % 5 den daha az zarar görmesi, büyüme potansiyelini etkilemediği ; ancak % 7-9 arasında fizlerin yaralanmasının büyümeyi etkilediğini göstermiştir. Örneğin 12 yaşındaki birinde 8 mm femoral tünel fizlerde %3-4 yaralanmaya neden olmuştur.
     
                Fizlerden Kaçınan Teknik :
                Fizlerin yaralanmasından korunmayı sağlayan bir çok teknik tanımlanmıştır.  1990 larda Brief ⁴⁰ hamstring tendonunu tibianın önünden iç menisküs ön boynuzunun altından geçirip femurda over the top pozisyonunda fikse ettiği 9 sporcunun 3 yıl içerisinde eski spor seviyelerine ulaştığını yayınladı.  Parker⁴ⁱ aynı tekniği tibia epifizlerinden geçirip daha isometrik noktalarda yaptı ve 5 hastanın 4’ünün spora tekrar aynı seviyeden döndüğünü ve hiçbir büyüme bozukluğu problemi ile karşılaşmadığını bildirdi.  Guzzanti ⁴₃ ilk kez tibiada fiz hattından geçen, femurda foot printin etrafından loop yaptırılarak tespit edilen yöntemi yayınladı. Anderson ⁴⁴ ise tibial epifiz hattından geçen ancak femurda epifiz hattının altından geçen tünel ile ( scopi kontrolü ile yer tespiti yapılır) tespit ettiği 12 hastayı yayınladı.  Her iki yayında da sonuçlar çok iyiydi ve hiç büyüme ile ve greft gevşemesi ile ilgili problemle karşılaşılmadı.
                2011 yılında Kennedy⁴⁵ 3 pediatrik ön çapraz bağ tamiri tekniğinin ( Aclepifizyel, transtibial over the top ve fizden kaçınan iliotibial band tekniği )  biomekanik analiz sonuçlarını yayınladı.


    Parsiel Transepifiziel Teknik :
    Bu teknik tibiada daha izometrik bir greft geçiş noktası ile femur epifizinden uzak ve hasar vermeden yapılan bir yöntemdir. Greft tibiada normal epifizden geçen bir şekilde yapılır, femurda ise ya over the top, ya da epifizden tünel açılarak yapılır.
    1986 da Lipcomb ve Anderson ⁴⁹ bu tekniği ilk kez yayınladılar. ÖÇB foot printleri için skopi cihazını kullandılar. Çalışmada stabilite testlerinin çok iyi olduğu, tüm hastaların spora tekrar döndüğü ve büyüme bozukluğunun hiç oluşmadığı belirtildi. Andrews ⁴⁶ 8 hastanın bu yöntemle tedavi edildiğini 58 ay sonunda  6 tanesinin mükemmel, 1 tanesinin iyi, bir tanesinin ise kötü sonuçlandığını, ancak hiç büyüme bozukluğu ile karşılaşılmadığını bildirdi. Lo ⁴⁸ 5 hastada mükemmel sonuçlar aldığını ve büyüme bozukluğu ile karşılaşmadığını açıkladı.
    Henry ⁴⁹ 2009 yılında ÖÇB yaralanması olan çocukları 2 grupta karşılaştırdı. 1. Grupta subakut dönemde trans epifiziel tibia ve anatomik epifizyel femoral tünel ile ÖÇB rekonstru yapılan 29 çocuk vardı. 2. Grupta ise kemik gelişmesi beklenip daha sonra bone-tendon-bone ( patellar tendon grefti )  ile ameliyat edilen hastalardan oluşuyordu.  2. Grupta ameliyat edildikleri zaman hastaların çoğunda iç menisküste de yırtıklar saptandı ve bu grupta en sonunda elde edilen fonksiyonel ve klinik sonuçlar daha düşüktü. Her iki grupta da büyüme ile ilgili anormallik saptanmadı. Yazar erken dönemde önçapraz bağ tamiri önerdi.

    Parsiel transepifiziel teknik:Tibia epifizinden geçirilen greft,scopi kontrolu ile femur epifizi altında kalınarak epifiz korunuyor .Tibial taraf vida ,femoral taraf endo-button ile tespit ediliyor.(Operasyon görüntüsü)


    TransfizielTeknik :
    Tam transfiziel ÖÇB tamiri aynen yetişkinlerin tekniği gibidir. Isometrik tünel yerleşimleri nedeniyle diz fonksiyonları daha iyidir. Fizler daha fazla etkilendiği, zarar gördüğü için, özellikle iskelet gelişiminin başında olan küçüklerde büyümenin etkilenmesi riski daha fazladır.
    Transfiziel ÖÇB tamiri ile iyi bir greft tespiti ve büyüme bozulmasında küçük bir risk olduğunu bildiren birçok yayın mevcuttur. Aronowitz⁵⁰ 9-10 mm tünel genişliği yapılan en küçüğü 14 yaşında olan achill tendonu grefti ile tamiri bildirdiler. İskelet gelişimi tamamlandıktan sonra Lysholm skoru 97 idi, instabilite ve büyüme bozukluğu yoktu. Yazar eklem içi transfiziel ÖÇB tamirinin kemik bloğun ve fiksiyon materyallerinin yerleşim yerinin dikkatli olarak yerleştirilmesi halinde güvenli bir yöntem olduğunu bildirdi.
    Son yıllarda, dörde katlanma otolog hamstring tendonu ile iskelet gelişimini tamamlamışlarda ÖÇB tamiri anlatan bir çok yayın çıkmıştır. ₅₁ ₅₂ ₅₅ ₅₆ ₅₇ ₅₈. Kocher;Tagner  III ve IV evredeki hastalarda femur tesbitini endobutton, Tibial tespiti interference vidası ile yaptığı 61 olguyu yayınladı.  IKDC skoru 89,5 ; Lysholm skoru 91,2 idi, 2 greft başarısızlığı görülürken, büyüme bozukluğu hiç yoktu. 2010 da Courvoisier ⁵₂ iskelet gelişimini tamamlamamış 37 adolescentte , aynı tekniği uyguladı. Tek fark femoral tunnel perikortikal halkada yaralanmaya neden olmamak için daha vertikal yapılmıştı. Sonuç olarak hiç açısal veya büyüme bozukluğu ile karşılaşılmadığı bildirildi. 2009 da Cohen ₅₁  5 Tanner evre I ve II ; 21 tanner evre III ve IV toplam 26 olguya erişkinlerdeki gibi ÖÇB tamiri yaptığını, sonuçta lysholm skorunun 93,5; IKDC skorunun 91,5 olduğunu ve büyüme veya açısal bozuklukla karşılaşılmadığını bildirdi.  Nikolaou ⁵⁷ 94 transfiziel hamstring tamiri yayınladı 66 tanesi Tanner evre I ve II de idi. Sonuçta açısal ve büyüme problemi ile karşılaşılmadığını bildirdi. Bütün bu çalışmalar hamstring  tendonu ile  dikkatli yapılan transfiziel ÖÇB tamirinin güvenli ve etkili olduğunu göstermiştir.
    İngilizce literatür 2010 yılında sistematik olarak gözden geçirildiğinde; adolescent öncesi hastalarda ÖÇB tamiri yapılmış olanlar, bir tekniğin diğerine üstünlüğü açısından tekrar muayene edildi. Bu çalışmaya dahil olma kriterleri : 1 ) Kronolojik ve kemik yaşı erkeklerde 15 den kızlarda 14 yaşından az olmak, 2) Tanner evre I, II veya III, 3) Tamirden sonra en az 10 cm uzamış olmak. Sadece olgu sunumları karşılaştırma olarak kullanılabildi ve fizlerden kaçınan teknik ile transfiziel tamirin sonuçlarının mükemmel olduğu bulundu. Transfiziel tamir tekniğinin  Tanner evre II ve III hastalarında güvenli olduğu fakat Tanner evre I de yeterli desteği olmadığı görüldü.
    İskelet gelişimini tamamlamamış hastalarda ÖÇB tamirindeki komplikasyonların çoğu büyüme komplikasyonu olarak rapor edilmiştir. Ancak bunların büyük kısmında tespit materyalinin büyüme plağından geçirilmesi gibi hatalar mevcuttur. Kocher Herodicus Society ve ÖÇB çalışma grubu 15 olguda büyüme bozukluğu bildirdi. 3 tanesinde staple çivisi veya sütürlerin tibial tuberküldeki apofizden geçmesine bağlı Tibial recurvatum gelişmişti. 9 tanesinde staple çivisi kemik blok veya tellerin femoral fizden geçmesine bağlı femur alt ucunda valgus deformitesi gelişmişti. Çok nadir olsa da 1 olguda 1,5 cm fazla uzama görülmüştü, 2 olgudaki tibia valga kendiliğinden düzelmişti.
    Literatürdeki en son meta-analizde 941, fizlerden sakınan veya transfizyel tamir uygulanmış olguda büyüme bozukluğu %2,1; rerüptür ( yeniden yırtık ) oranı %3,8 idi. Bu çalışmada fizlerden sakınan teknikte büyüme anormalliği görülme riski % 1,9 a karşı %5,8 gibi bir oranda yüksekti.
    Yazarın Tercih Ettiği Tedavi Şekli :
    Pediatrik ÖÇB yaralanmalarının tamirinde ekleme zarar vermeden tekrarlayan instabiliteyi düzeltmeyi önermekteyiz. Erişkin tipi ÖÇB  tamiri kızlarda 15 erkeklerde 16 yaşından yukarı olanlarda önerilmelidir. Daha genç olanlarda semitendinosus grefti ile kısmi transfiziel teknik ile proksimalde over-the-top önermekteyiz. Pull out tekniği ile akut tamir augmentasyon olsun veya olmasın, ÖÇB nin isole veya çoklu bağ yaralanması olgularında proksimal veya distalde avulsiyon yırtığı kırığı olgularında önerilmektedir.
    Pediatrik ÖÇB tamir tetkiklerinde uyulması gereken genel kurallar şöyledir. 
    1. Greftin aşırı gerilmesinden sakınılmalıdır.
    2. Transfiziel tüneller tam olarak yumuşak doku grefti ile doldurulmalıdır.
    3. Fiz seviyelerinde kemik bloklarının gelmemesine dikkat edilmelidir.
    4.  Büyüme plaklarının en az zarara uğraması için ,Tunneller küçük dar ( 6-7 mm ) olması gereklidir.
    SONUÇ :
    Çocuk popülasyonunun yarışma sporlarına katılımlarının artması ile ön çapraz bağ yaralanmaları da gittikçe artmaktadır. Gençlerde dizin akut yaralanmalarından sonra, diz içi effuzyonun ( şişliğin ) da olması nedeniyle çok dikkatli bir muayene gereklidir.  Ön çapraz bağ lezyonu tanısı konulduğu zaman ; hastaya ve ailesine ameliyatın ve ameliyatsız konservatif tedavinin yararları ve zararları çok iyi olarak anlatılmalı ve onların kafalarındaki tüm sorulara doğru yanıtlar verilmelidir. ÖÇB yoksunu dizlerin doğal hikayesi tekrarlayan instabilite atakları ve ilerleyen eklem içi diğer yaralanmalar ile sonuçlanır. Geç olarak yaplacak tamirlerde aktiviteyi sürekli olarak kısıtlamak için breysler giydirilmelidir.  Bu adalede incelmelere , kuvvet kaybına neden olduğu gibi herhangi bir aktiviteye katılmaları da yüksek riskler taşır.
    Genel olarak, ÖÇB tamiri tekrarlayan instabiliteyi ortadan kaldırmak için veya dizini aktivitelere karşı koruyamayanlar için gereklidir. Bunun yanı sıra diz içinde tamir edilmesi gereken başka bir yaralanma da varsa  ( kıkırdak veya menisküs gibi ) ÖÇB de tamir edilmesi önerilmelidir.
    Pediatrik ÖÇB tamiri için sonuçları çok iyi olan bir çok teknik tanımlanmıştır. Fizlerden sakınan; kısmi transfiziel ve tamamen transfizial teknik gibi kemik gelişiminin sonuna yakın olan adolescentlerde ; erişkinlerdeki gibi transfiziel ÖÇB tamiri  minimal risk oluşturur.
    Pediatrik ÖÇB yırtıklarının Tanner evre I veya II dekilerin cerrahi tedavisi tartışmalıdır. Olgu serileri fizlerden sakınan teknik veya kısmi transfiziel teknik ile mükemmel stabilite ve fonksiyonel sonuçlar alındığını göstermiştir. Son yıllarda tamamen transfiziel teknik ile de mükemmel sonuçlar alındığı yayınlanmıştır.
    Büyüme bozukluğu ile ilgili yayınlar azdır. Olanlarda ise hata, cerrahi olarak kemik bloklarının veya kullanılan sert vidaların fiz hattına yerleştirilmesine bağlıdır.  Hayvan deneyleri ve klinik çalışmalar transfizial tünellerin küçük açılıp içinin yumuşak doku greftleri ile tamamen doldurulmaları durumunda büyüme bozukluklarının minimalize edildiğini göstermiştir. Tespitleme materyalleri ve kemik blokları fiz hattından uzakta olmalı ve greftin aşırı gergin olmasından kaçınılmalıdır. Eğer dikkatli ve özenli bir cerrahi teknik uygulanacak olursa ÖÇB tamiri güvenli ve etkilidir



     

  • 5 Büyük Egzersiz Hatası

    • 3 yıl önce

    5 Büyük Egzersiz Hatası
    Bazen en iyi düzenlenmiş olan egzersizler ile bile az kilo kaybedilebilinir. Daha da kötüsü, yeni bir egzersiz programına başladıktan haftalar sonra hala kilo verememiş olabilirsiniz; bu sinir bozucu ve kafa karıştırıcı olabilir.
    Peki bir kilo kaybı egzersiz planını etkili kılan, diğerini başarısız kılan nedir? İlgili birçok faktör olabilir.  Birkaç kilo vermeye çalışıyorsanız ve egzersiz planınız herhangi bir sonuç vermediyse, aşağıdaki yaygın egzersiz hatalarından birini yapıp yapmadığınızı kontrol edin.
    Her Gün Çalışmalı mıyım?
    Her gün çalışmak fena fikir değildir. Her gün bir miktar fiziksel aktivite yapmak, zayıflamaya çalıştığınız zaman akıllıcadır. Ancak kilo vermek istiyorsanız, aynı egzersiz modunu, yoğunluğu veya süreyi gün gün tekrarlamak işe yaramaz. Neden? Vücudunuz günlük iş yüküne uyum sağlar ve korkunç kilo kaybı platosuna vurursunuz .
    Bu hatayı düzeltin: Farklı etkinlikler, farklı yoğunluk seviyeleri ve farklı antrenman uzunlukları içeren bir egzersiz programı geliştirin . Örneğin, normalde 40 dakikalık yürüyüş yaparsanız, bu aktiviteyi egzersiz programınıza haftada iki veya üç gün devam ettirin. Ancak, ilave bir zorluk olarak, haftada bir gün 60-75 dakika yürüyün.
    Kalan günlerde bir bisiklet antrenmanına ve bir gün yürüyüş / koşu aralıklarına katılın . Güçlü aktivite için yeterince sağlıklıysanız, yağ yakmada etkili olduğu gösterilen HIIT egzersizlerini ekleyin . Programınıza daha fazla çeşitlilik dahil ederek, her gün egzersiz yapabilir ve tükenmişliği önleyebilirsiniz.
    Daha Fazla Yiyerek Kompanse etmeye Çalışmayın
    Rutine egzersiz eklediğinizde, özellikle her gün egzersiz yaparken daha sık acıkırsınız. Bu açlıkla baş etmek zorlu bir mücadele olabilir, çünkü kafanızın içinde sık sık " Ne istersem yiyebilirim çünkü bugün egzersiz yapıyorum " diyen küçük bir ses vardır .
    Bu düşünce mantıklı mıdır ? Egzersizle kilo vermeye çalışıyorsanız, günün sonunda belirli bir kalori açığına ulaşmanız gerekir. Egzersiz sonrası açlığınızı yüksek kalorili veya hatta çok sağlıklı yiyeceklerle kapatmaya çalışırsanız, yaktığınız tüm kalorileri geri alırsınız. Böylece, kalori açığınız ve potansiyel kilo kaybınız kaybolur.
    Bu hatayı düzeltin: Egzersiz programınıza başlamadan veya değiştirmeden önce günlük toplam harcamanızı belirleyin . Kendiniz hesaplayabilir veya kişisel bir eğitmen veya bir diyetisyen gibi bir profesyonel tarafından gerçekleştirilen bir metabolik test yaptırabilirsiniz . Egzersiz programınıza başladığınızda, sadece yiyecek alımını arttırdığınızdan emin olun, böylece günün sonunda hala bir kalori açığını koruyabilirsiniz.
    Günde 500 kalori veya haftada 3500 kalori eksikliği, her haftada bir kilogram kilo kaybıyla sonuçlanmalıdır.
    Dengesiz Antrenmandan Kaçının
    İyi bir fitness programı, kardiyovasküler (aerobik) antrenman, kuvvet antrenmanı ve esneklik antrenmanını (germe) içermelidir.  Bu dengeli egzersiz programı vücudunuzun sağlıklı ve formda kalmasını sağlar. Ancak bu üç bileşenin her birinin ayrıca kilo verme faydaları vardır. Bunlardan bir veya ikisine eksik yapıyorsanız, dengeli bir kilo kaybınız olmayacaktır.
     Bu hatayı düzeltin: Çoğu kilo verme egzersiz programı aerobik aktivite içerir, bu nedenle kardiyo eklemek zorunda kalmazsınız. Ancak 2-3 günlük kuvvet antrenmanı yaptığınızdan da emin olmalısınız. Zaman bir sorunsa, bir devre egzersizi yapın ve 5-10 dakikalık kardiyo patlamaları arasında kısa aralıklarla kuvvet egzersizleri ekleyin. Daha sonra, her bir antrenmanı 10-15 dakika uzatarak bitirin, böylece yaralanmalardan korunan sağlıklı eklemlere kavuşursunuz.
    Egzersiz Dışı Fiziksel Aktiviteyi Azaltma
    Her gün spor salonuna gidip zorlu antrenmanları yapmak çok güzeldir; ancak eğer geri kalan günü oturarak geçiriyor iseniz bu kötüdür. Egzersizinizi, gün boyunca yaptığınız egzersiz dışı fiziksel aktivite miktarını azaltarak telafi ederseniz, günlük toplam kalori harcamanız, hiç spor salonuna gitmemiş olmanızla aynı olabilir.
    Bu hatayı düzeltin: Egzersiz yapmayan aktivite termojenezi (NEAT), her gün yaktığınız kalorilerin önemli bir yüzdesini oluşturmalıdır. NEAT'iniz azaldığında, metabolizmanız yavaşlar, her gün  kadar kalori yakmazsınız ve kilo vermezsiniz.
    Eğer antrenmanlarınız sizi tükenme noktasına getiriyor ise , programınızı yeniden değerlendirmenin zamanı gelmiş olabilir. Yüksek yoğunluklu antrenmanlarınızın nispeten kısa olduğundan ve vücudunuza iyileşme ve yeniden inşa etme şansı vermek için hafta boyunca bazı toparlanma günleri eklediğinizden emin olun.
    Ayrıca, her zaman NEAT eksikliğine neden olan egzersiz olmadığını unutmayın. Bazen kanepede oturmak ya da bütün gün bir sandalyede oturmak, gerçek yorgunluktan ziyade alışkanlıktan çıkar. Öğleden sonra uykusunu atlamayı ve bunun yerine enerji verici bir yürüyüşe çıkmayı deneyin. İş yerinde mi takıldınız? Ayakta bir iş istasyonu kullanıp kullanamayacağınızı veya sandalyenizden kalkıp dolaşmak için kısa molalar alıp alamayacağınıza bakın.
    Takviyeleri ve Spor İçeceklerini Yeniden Düşünmek
    Antrenman sırasında veya sonrasında sporcu içeceği veya barları kulanıyor musunuz? Öyleyse, muhtemelen kazandığınız kalori açığını ortadan kaldırıyorsunuzdur.  Bazı durumlarda, sporcuların sporcu içeceklerine ihtiyacı vardır, ancak çoğu egzersizci için su, hidrasyon için en iyi seçimdir . Ve egzersiz sonrası diyet takviyeniz de muhtemelen yardımcı olmuyordur. Piyasada yüzlerce ürün vardır ve ne yazık ki çoğu boş sözler vermek ve cüzdanınızı boşaltmak dışında hiçbir işe yaramazlar.
    Bu sıkıntıyı gidermek: Barlara, içeceklere veya takviyelere yatırım yapmak yerine, akredite bir spor beslenme uzmanı veya diyetisyen ile çalışmaya bakın. Antrenmanınızdan yeterince toparlanabilmek için doğru kalori türünden yeterince aldığınızdan emin olmanıza yardımcı olurlar.  Ayrıca kullanmak istediğiniz ürün taleplerini çözmenize ve belki de hatalarını gidermenize yardımcı olabilirler.
    Bedeninize bakılmaksızın, egzersiz her zaman günlük rutininizin bir parçası olmalıdır. Her gün fiziksel aktiviteye katılırsanız sayısız sağlık avantajı elde edersiniz . Ancak, özellikle kilo vermek için bir egzersiz programına giriyorsanız, bu hedefe ulaşmak için planınızı optimize etmek için özellikle dikkatli olmanız gerekir. Sadece birkaç küçük ayarlamalar yapın, bu yaygın hatalardan kaçının ve sonuçları ölçekte daha fazla görme ihtimaliniz olur.
     
     
     
     
     
     
     

  • Metabolizmayı Arttırmanın 6 Yolu

    • 3 yıl önce

    Metabolizmanızı Artırmanın   6 Yolu
    Metabolizmasını nasıl güçlendireceğini biliyor musun? Metabolizmanızla ilgili değiştiremeyeceğiniz bazı şeyler vardır. Yaşınızı, cinsiyetinizi veya tıbbi geçmişinizi değiştiremezsiniz. Ancak bu, metabolizmanızı hiç hızlandıramayacağınız anlamına gelmez.
    1
    Metabolizmanızı Nasıl Artırırsınız?
    Metabolizma artırıcı yiyecekler, öğün zamanlama püf noktaları ve hatta tüm gün daha fazla kalori yakmanıza ve hak ettiğiniz vücuda sahip olmanıza yardımcı olacak şaşırtıcı ev tasarım alışkanlıkları vardır. Ama önce metabolizma hakkındaki temelleri öğrenmelisin. Ardından, kilo kaybı ve daha iyi sağlık için metabolizmanızı güçlendirmenin en iyi yolunu seçebilirsiniz.
    2
    Sabah Metabolizmanızı Artırın
    Güne başlama şekliniz günlük metabolizmanızda büyük bir rol oynayabilir. Akıllı diyetciler iyi bir gece uykusu alırlar, böylece bütün gün aktif kalmak için bol miktarda enerji harcarlar. Birkaç ekstra kalori yakmak için güne sabah kahvaltısı ile başlayabilirsiniz .
    O zaman giyinme ve kahvaltı yapma zamanı geldi. İster inanın ister inanmayın, giysi seçimleriniz gün boyunca yaktığınız kalori miktarını değiştirebilir . Vücudunuz hakkında iyi hissetmenizi sağlayacak ve sağlıklı hareketleri teşvik edecek maddeleri seçin. Sonunda, gün boyu kalori yakma artışı için sizi ayarlayan bir sabah yemeği hazırlayın .
    3
    İşyerinde Metabolizma Artırıcıları Deneyin
     günün çoğunu ofiste geçiriyorsanız,  işyerinde metabolizmanızı hızlandırmazsanız, kilo vermek için yeterli kalori yakamayabilirsiniz .
    Peki, işteyken metabolizmanızı nasıl değiştirirsiniz? Düşündüğünüzden daha kolay. Basitçe , gün boyunca mini aktivite araları planlayın , böylece oturduğunuz yerden kalkıp hareket etmeniz gerekir. Ve öğle yemeğinde, protein bakımından zengin metabolizma artırıcı yiyeceklerle dolu, diyet dostu bir öğün yediğinizden emin olun .
    Ve atıştırma zamanını da unutmayın ! Sizi halsiz hissettirebilecek yüksek şekerli çubukları terk edin. Enerji seviyenizi kas oluşturan bir çubukla artırın.
    4
    Evde Metabolizmayı Hızlandırın
    Evinizi temizlerken metabolizmanızı artırabileceğinizi biliyor muydunuz ?  Sadece bazı ev işleri yapma şeklinizi değiştirmek, yaktığınız kalori miktarını değiştirebilir. Bazı ev temizliği rutinleri 200-400 kalori yakabilir.
    Ancak evdeki metabolizmanızı hızlandırmanıza yardımcı olacak sadece ev temizliği değil. Bilim adamları basit ev tasarım değişikliklerinin daha az yemenize ve daha sık hareket etmenize yardımcı olabileceğini buldular . Ve tembel hissettiğiniz günlerde, koltukta metabolizma artırıcı bir egzersiz yapmayı bile artırabilirsiniz.
    5
    Metabolizma-Besinleri Yiyeceklerle Güçlendirmek
    gıdalar daha fazla kalori yakmaya yardımcı olabilir mi? Evet . Ama metabolizmayı artıran yiyecekler hakkında küçük bir sır : Normal yiyeceklerden çok daha fazla kalori yakmazlar !
    Aslında, birincil kilo verme yönteminiz olarak " hızlı metabolizma diyeti " ne dayanmayın . Günlük hareketlerden çok fazla kalori yakabilirsiniz, ancak metabolizmayı artıran yiyeceklerden sadece birkaç fazla kalori yakabilirsiniz.
    Aynı şey her zaman yemek için de geçerlidir. Birçok diyetisyen daha sık yiyerek metabolizmalarını arttırmaya çalışır. Ancak “açlık modundan” kaçınmak için bu strateji sıklıkla geri teper ve bunun yerine kilo alımına neden olur.
    Peki metabolizmanızı hızlandırmak için doğru gıdaları doğru zamanda nasıl yersiniz? Daha fazla kalori yakan yiyecekleri seçebilir, yalnızca diyetle ilgili tüm yiyeceklerinizi yediğiniz gibi ölçülü olarak yediğinizden emin olun.
    6
    Egzersizle Metabolizmayı Artırın
    Egzersiz metabolizmanızı değiştirmenin en iyi yoludur . Harika bir egzersiz programı metabolik motorunuzu canlandırmanıza yardımcı olur, böylece evde koltukta otururken bile gün boyu daha fazla kalori yakarsınız.
    Ancak metabolizmayı artıran bir antrenman kolay değildir. Büyük fark yaratan antremanlar yapmak en zorudur. Tabii ki bu, acemi olarak metabolizmanızı değiştiremeyeceğiniz anlamına gelmez.
    Başlangıç ​​seviyesindeki egzersiz antremanları güç kazanır, kalori yakar ve sağlığınızı arttırır. Tüm bu faktörlerin metabolizmanız üzerinde olumlu bir etkisi vardır, bu nedenle başlangıç ​​seviyesindeki egzersizler, yoğun egzersiz için hazır değilseniz başlamak için harika bir yerdir.
    7
    Metabolizmayı Artıracak Günlük Alışkanlıklar
    Metabolizmanızı arttırmanın ve vücudunuzu değiştirmenin birçok yolu vardır. Ama gördüğünüz gibi, mucizeler yaratan tek bir sihir yoktur. Vücudunuzun çalışma şeklini değiştirmek için hayatınızı yaşama şeklinizi değiştirmeniz gerekir .
    Metabolizmanızı gerçekten hızlandırmak istiyorsanız, günlük aktivitenizdeki değişikliklerle başlayın .
     Gün boyunca daha fazla hareket edebiliyorsanız, en büyük avantajı göreceksiniz. Ardından, daha enerjik hissetmenize yardımcı olacak diyet dostu yiyecek seçimleri yapın. Ve son olarak, metabolizma artırıcı hapları ve iksirleri terk edin (doktorunuz tarafından belirtilmediği sürece). Çoğu çalışmıyor ve bazıları zarar bile verebilir.
    Ve unutmayın, metabolizmanızı artırmak ya da kilonuzu değiştirmek için yeni bir program başlattığınızda, küçük değişiklikler en iyi sonucu verir. Bu değişikliklerden yalnızca birkaçını seçin, ardından kilo kaybı sonuçlarını gördüğünüzde yeni günlük alışkanlıklar ekleyin
     

  • 40 lı Yaşlardaki Koşucular için İp Uçları

    • 3 yıl önce

    40 lı YAŞLARDAKİ  KOŞUCULAR İÇİN İP UÇLARI
    Koşmak kardiyovasküler kondisyonunuzu iyileştirmenin ve yaşlandıkça formda ve güçlü kalmanın özellikle etkili bir yolu olabilir.Hızlı ve uzun koşma kaslarınız ve eklemleriniz üzerinde çok sert etkili olabileceğinden, egzersiz rutininizi vücudunuzun ihtiyaçlarına göre uyarlamazsanız yaralanmalara da neden olabilir. 
     
    Usta koşucular (40 yaşın üzerinde olanlar) spordaki en hızlı artan yaş grubudur. 1980 ve 2009 yılları arasında New York Maratonu'na katılımcılara bakıldığında, 40 yaşının küçük bitirenlerin sayısı azalırken 40 yaş üstünde bitirenlerin sayısı önemli ölçüde artmıştır.
    Çalışan bir rutine başlamak için hiçbir zaman yaşlanmazsınız, ancak yaralanmaları önlemek için tasarlanan güvenlik ipuçlarını takip etmek önemlidir. Yaşlanma sürecinin vücudunuzun çalışma ve iyileşme yeteneğini nasıl etkilediğini anlamak da önemlidir.
    40, 50 lı yaşlardaki koşucuların çalışma programını keyifli ve etkili yapmanın yolları vardır. İşte orta yaşlı koşucular için bazı ipuçları.
    Doktorunuzla Kontrol Edin
    Koşmaya yeni başlıyor veya spora uzunca bir ara verdiyseniz, güçlü bir aktivite için yeterince sağlıklı olduğunuzdan emin olmak için sağlık uzmanınıza danışın. 
    Sınırlarını bil
    Bir programa başlamadan önce, yaşlanmanın bazı temel fiziksel etkilerini anlamak önemlidir. Fiziksel uygunluk tipik olarak 20'li ve 30'lu  yaşlarda  en yüksek seviyeye ulaşır ve en seçkin sporcular bile 40'larına yaklaştıklarında performansta düşüşler yaşamaya başlarlar.
    Yaşlandıkça:

    • Kas liflerinin boyutu ve sayısı daralmaya başlar
    • Kardiyovasküler dayanıklılık düşmeye başlar
    • Güç, koordinasyon ve denge de azalır
    Yaşlandıkça daha az aktif olmak, zindelik ve performanstaki düşüşlerin çoğuna katkıda bulunur. 
    Bireysel yaşlanma deneyiminiz, yaşam tarzınız, diyetiniz, genetik ve aktivite seviyeleriniz gibi faktörlere bağlıdır.
    Ancak bu, daha fazla çalışmanız veya egzersizlerinizin sıklığını artırmanızın çözüm olmadığı anlamına gelmez. Yaşlı yetişkinler aşırı yaralanmaya maruz kalmaya daha yatkındır. Kaslarda strainler, diz yaralanmaları ve aşırı egzersiz sendromu sadece birkaç örnektir. 
    40'lı ve 50'li yaşlarınızda başarıyla çalışan bir rutinin tanıtılması, daha fazla çalışmak yerine daha doğru bir şekilde çalışmak ve daha akıllıca çalışmak anlamına gelir.
    Çabalarınızı kademeli olarak artırın
    Egzersiz sürenizi ve yoğunluğunu arttırma konusunda ılımlı olmak önemlidir. Hız veya mesafedeki ani, dramatik artışlar genellikle yaralanmalara neden olur. Koşulara ve antrenmanlara yavaş yavaş başlamak önemlidir ve orta yaşlı bir koşucu olarak, gençken sahip olabileceğinizden daha kolay yaralanabileceğinizi unutmamanız gerekir.
    Kullanışlı bir kural, her hafta yoğunluk veya mesafe açısından yüzde 10'dan fazla eklememektir .
    Örneğin, 20 dakikalık bir antrenmanla başlayabilirsiniz. Kolayca 5 ila 10 dakikalık bir ısınma ile başlayın, daha sonra 30 saniye boyunca koşmayı ve ardından 2 dakika yürüme ile koşmayı deneyin.
    Yavaşlamak ve kondisyonunuzu arttırmak, kondisyonunuzu ve gücünüzü arttırırken, yaralanma riskinizi de en aza indirir.
    Hedeflerinizi Ayarlayın
    Küçükken koşmaya başladıysanız, yaşla yavaşladığınızı kabul etmek zor olabilir. Ne yazık ki, bu hayatın bir gerçeğidir. Bu beklentileri ortadan kaldırıp benliğinizi genç benliğinizle karşılaştırmaktan kaçınmalısınız.   Bunun yerine, yarış sürelerinizi yaşınız ve cinsiyetiniz için standartla karşılaştırmanıza izin veren yaş dereceli sonuçları göz önünde bulundurmalısınız.
    Yaşlandıkça, kas kuvveti ve aerobik kapasiteyi kaybedersiniz ve daha uzun iyileşme zamanına ihtiyacımız vardır. Bu yüzden genellikle aynı seviyede antrenman yapabilir ve yarışamazsınız. Ancak , 20'li ve 30'lu yıllarınızda belirlediğiniz PR'leri geçemezseniz, bu sizi motive etmeye ve ciddi bir başarı hissi vermek için hedefler koyamayacağınız anlamına gelmez
    seçkin sporculardaki performansın 35 yaş civarında azalmaya başlamasına karşın, rekreasyon koşucularında yaklaşık 50 yaşına kadar düşmediği saptanmıştır.
    Bir maraton için antrenman yapıyor veya koşma alışkanlığı edinmeye çalışıryorsanız, yaşınıza ve mevcut fitness seviyenize uygun antrenman hedefleri belirlemeniz önemlidir. Koşmaya yeni başlıyorsanız, haftalık egzersiz programınızı şöyle planlayabilirsiniz :
    • 1. Gün: 20 dakikalık kuvvet antrenmanı
    • 2. Gün: 20 dakikalık kolay koşu
    • 3. Gün: Dinlenme günü 
    • 4. Gün: 30 dakikalık çapraz eğitim etkinliği
    • 5. Gün: 30 dakikalık aralık koşusu
    • 6. Gün: Dinlenme günü
    • 7. Gün: 45 dakikalık yavaş tempolu koşu
    Beklentilerinizi ayarlayın, gerçekçi hedefler seçin. Genç yaşlarınızda koşmuş olsanız da, yaşlandıkça, muhtemelen eskisi kadar hızlı geri dönmediğinizi göreceksiniz. Bacaklarınız zorlu bir antrenmandan veya yarıştan sonraki gün kendisini iyi hissetmiş olabilir, ancak DOMS gelişme olasılığını unutmayın.Vücudunuzu dinleyin ve tamamen iyileşmiş hissetmiyorsanız koşmaya zorlamayın. 
    Koşmadığınız  günler tam dinlenme günleri olmak zorunda değildir.  Bisiklete binme, yüzme, yoga veya keyif aldığınız diğer aktiviteler gibi çapraz antrenman aktiviteleri yapabilirsiniz .
    Kuvvet antrenmanı, her yaştaki koşucular için faydalıdır, ancak bu yararlar yaşlı koşucular için daha da önemlidir.
    İnsanlar yaşlandıkça doğal olarak kas kütlesini kaybederler. Düzenli kuvvet eğitimi kaçınılmaz zayıflamalardan kaçınmanıza yardımcı olabilir.
    Dengenizi artırmak sadece koşmak için değil, aynı zamanda yaşlandıkça düşmemek için de gereklidir. 
    Dengenizi 30 saniye boyunca tek bir bacakta (ve alternatif ayaklarda) durarak artırabilirsiniz. Veya  tree poseeagle pose, or king dancer pose gibi bazı temel yoga denge hareketlerini yapın .
    Yaşlandıkça, bacaklarınızın, sırtınızın, kalçalarınızın ve omuzlarınızın, özellikle ilk uyandığınızda veya uzun süre oturup kalktığınızda daha sert olduğunu hissedersiniz. Herkesin kasları ve tendonları zamanla biraz esneklik kaybeder. Ancak iyi çalışıyorsanız esnekliğinizi koruyabilir hatta artırabilirsiniz. Özellikle yarışıyorsanız veya zorlu bir egzersiz yapıyorsanız, koşmadan önce uygun bir ısınma yaptığınızdan emin olmalısınız. 5-10 dakikalık bir yürüyüşle veya kolay bir koşu ile başlayın, ardından biraz dinamik germe egzersizleri devam edin.
    Dinamik germeler kasları aktif hareketleridir ve sizi zıplamadan bir dizi hareket boyunca hareket ettirir. Dinamik germeler, gerginliği statik bir konumda tuttuğunuz statik germelerden farklıdır. Dinamik germe örnekleri  kol çevirmeler, topuk yükselmeler veya lungler olabilir.
    Yaralanmayı Önle
    Yaralanma önleme yaklaşımınızda proaktif olun. Eğer bir yaralanmanın başlangıcını hissederseniz veya travmatik bir yaralanmaya maruz kalırsanız, proaktif olun ve uyarı işaretlerini dikkate alın.
    Yaşlandıkça, düzenli masajlar, foam roller kullanarak ve daha fazla dinlenme günü gibi yeni yaralanma önleme adımları atmanız gerekebilir Yaralanmaları en aza indirmek için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri, vücudunuza uygun koşu ayakkabısı almaktır.
    Toparlanmak için Zaman ayırın
    Peki ya yaralanırsanız? Sabırlı olun. Yaşlandıkça, yaralanmalardan kurtulmak daha uzun sürer. 20'li yaşlarınızdayken birkaç gün boyunca süren bir baldır ağrısının iyileşmesi 40 lı yaşlarda birkaç hafta sürebilir.
    Yaşlı koşucuların hamstrings, baldır kasları ve Aşil tendonlarıyla sorun yaşamalarının genç koşuculara göre çok daha fazla olduğu bulunmuştur. Bunun, normal aşınma ve yıpranmanın yaşlı erişkinlerde onarımının genç erişkinlerde olduğundan daha uzun sürmesi nedeniyle olabileceği öne sürülmüştür. Bu, 40 yaşın üzerindeki koşucuların bir antrenman sonrası toparlanmaları için daha fazla zaman vermeleri gerektiğini gösterebilir.
    Toparlanmanız gerekenden daha uzun süre bulabileceği için çok hızlı koşmaya geri dönmeyin. Vücudunuzu dinleyin, arada bir mola verin ve 10 günden fazla süren yaralanma ile ilgili ağrınız varsa doktora görünün.
     
     
     

Spor Hekimliği

AYAK BİLEK ARTROSKOPİSİ

  • image description

    Doping

    • 8 yıl önce

    DOPİNG 

    Herhangi bir sporcuya herhangi bir zamanda doping kontrolü yapılabilir mi ?

    Yapılabilir. TFF özellikle sezon öncesi ve arası hazırlık dönemlerinde takımlarımıza kontroller yapmaktadır. Ayrıca FIFA belirlediği takım ve oyuncalara müsabaka dışı kontroller yapmaktadır.
    Aynı sporcu birden fazla kontrole tabi tutulur mu ?
    Sporcu seçimi kura ile yapıldığından, bir sporcunun bir lig veya turnuva boyunca ard arda ya da birden fazla kez kontrole alınması mümkündür. Buna karşılık, sezon boyunca ya da birbirini takip eden sezonlarda doping kontrolüne tabi tutulmayan sporcuların olması da mümkündür.
    Kişiler ve kurumlar doping kontrolü yapılmasını isteyebilir mi ? “Sipariş ile doping kontrolü” mümkün müdür ?
    Kesinlikle mümkün değildir. Doping kontrolü yapılacakları kimlerin belirleyebileceği 19 ve 20. Soruda belirtilmiştir.
    Doping Kontrolü işlemlerini kimler yapar ?
    Kontrol İşlemleri Dopingle Mücadele Kurulu tarafından belirlenen Doping Kontrol Görevlileri (DKG) tarafından yapılır.Bu görevliler Dopingle Mücadele Kurulu tarafından eğitilmiş ya da daha önce bu görevleri yapmakta olan kişiler arasından hekimler ağırlıklı olmak üzere seçilen kişilerdir.Her kontrol sırasında rutin olarak iki DKG görev alır,en az bir tanesinin hekim olmasına özen gösterilir
    Doping kontrolü olduğunu Futbolcular ne zaman öğrenir ?
    Doping Kontrol Görevlileri stada gelerek kendilerini takım(a)lara tanıttıkları ve kontrol olduğunu bilgisini verdikleri andan itibaren sporcuların doping kontrolünden haberdar oldukları varsayılır.Hangi sporcuların kontrole gireceği ise maçın 75. dakikasında belli olur.
    Kura işlemleri nasıl yapılır?
    Kura işlemleri devre arasında doping kontrol odasında yapılır.Mucbir durumlarda Doping Kontrol Görevlilerinin başka bir yer belirleme hakkı vardır ve bu yer takımlara bildirilir.Kura işlemleri sırasında Takım temsilcileri ve TFF temsilcileri hazır bulunur.Kurayı takımlardan hazır bulunanlar,gelmemeleri halinde Doping Kontrol Görevlileri çeker.BU kişilerce kura torbalarından hangi oyuncuların çıktığı belli olmayacak biçimde çekilen kura materyali (jeton,kapalı kutu vb.) zarfa konur,zarf kapatılır,takım temsilcileri tarafından paraf edilerek Doping Kontrol Görevlileri tarafından muhafaza edilir.Kapalı zarflar maçın normal süresinin 75. Dakikasında takım temsilcilerinin huzurunda açılır ve bu sırada belli olan oyunculara tebligat takım sorumluları aracılığıyla yapılır.Takım temsilcilerinin zarfları açılması sırasında hazır bulunmamaları halinde Doping Kontrol Görevlileri işlemi tamamlayarak takımlara tebligatı yaparlar.
    Kurada çıkan sporcu ne zaman belli olur ?
    Devre arasında kura çekilerek isim ve numaraları gizli kalacak biçimde kapatılarak korunan zarflar maçın 75. Dakikasında açılır.Doping Kontrol Görevlileri ve takım yetkilileri kimlerin test edileceğini bu sırada öğrenirler.
    Kurada çıkan sporcuya müdahale etme/değiştirme şansı var mıdır?
    Kura sonrası kapatılarak takım temsilcisi tarafından ağız kısımları imzalanan zarflar yine takım temsilcisinin kendi tarafından ya da gözü önünde açılır.Zarflara müdahale hiçbir koşulda mümkün değildir.
     
     
    Futbolcuların doping kontrolü için kura ile belirlenmiş/seçilmiş olduklarını ne zaman öğrenirler?
    Devre arasında çekilen kura materyalinin Sporcuların isimleri gizli kalacak biçimde kapatılarak içine konduğu kapalı imzalı zarflar maçın 75. Dakikasında açılır.Sporcunun adının ve forma numarasının yazılı olduğu “Doping Kontrol Bildirim Formu”nu imzalayan takım yetkilisi,kontrol için belirlenen sporculara müsabaka bitmeden veya en geç biter bitmez bilgisi verir.
    Kurada çıkan sporcunun yerine başkasından kontrol örneği alınabilir mi?
    Kesinlikle alınamaz.Bu,dopingle mücadele kural ihlali/suçu oluşturur ve en ağır biçimde cezalandırılır.
    Kurada çıkan sporcu acil sakatlık nedeni ile hastaneye gitmek zorunda kalırsa ne olur?
    Bu konuda doping kontrol görevlileri tam yetkiye sahiptir.Doping kontrol görevlileri sporcunun hayatını tehdit eden bir durum yoksa numune alıp ondan sonra gitmesine, aksi durumda ise numune alımının iptaline veya gidilen hastanede ilk uygun fırsatta numune alım işleminin tamamlanması ve benzeri kararları almaya yetkilidir.Çünkü kendisi hekimdir.
    Kontrole seçilen sporcuların neden sürekli gözlem altında tutulur ve numune verirken izlenir?
    Geçmiş deneyimlerden doping yapan sporcuların çeşitli hile yollarına başvurdukları tespit edildiğinden kurallar Sporcunun ismen belirlendikten itibaren işlem tamamlanana kadar sürekli gözlem altında tutulmasını sağlayacak biçimde düzenlenmiştir.Buna,sporcuların numune verirken izlenmesi de dahil olup FIFA ve WADA kurallarına göre verilen örneğin nereden geldiği görevlilerce net olarak görülmelidir.
    Sporcular maçtan sonra neden doğrudan doping kontrol odasına gelirler?
    Doping ile mücadele kuralları yıllar içinde gelişerek olgunlaşmış kurallardır. Geçmiş deneyimlerden doping yapan sporcuların müsabakadan sonra kendilerine tanınan zaman içinde çeşitli hile yollarına başvurdukları tespit edildiğinden 2009 yılından itibaren değiştirilen uluslar arası kurallar sporcuların müsabaka bitiminde soyunma odasına gitmeksizin doğrudan kontrol odasına gelmelerini gerekmektedir.
    Doping kontrolü sırasında kimler hazır bulunur?
    Doping kontrol odasında her iki takımdan kura ile belirlenen sporcular (rutin uygulamada her takımdan 2’şer sporcu,sporcu sayısı değiştirilebilir),takım yetkilileri ve doping kontrol görevlileri hazır bulunur.
    Numune alım işlemi ne kadar sürer?
    Numune alım işlemi,sporcu idrar örneği verene kadar (TFF kuralları uyarınca en az 100 ml olacak şekilde)devam eder.Normal şartlar altında,sporcu doping kontrol odasına geldikten sonra örnek verme ve şişeleme işlemi yaklaşık 1-1,5 saat içinde tamamlanır.
    Doping kontrolünde numuneler nasıl alınır?
    Sporcu,doping kontrol odasında kontrole alınan sporcu sayısından fazla adette hazır bulundurulan ve vakumlu poşet içinde yer alan idrar toplama kaplarından dilediğini seçerek açar ve idrar örneğini bu kaba verir. Sonraki aşamada,yine sporcu sayısından fazla adette hazır bulunan, WADA standartlarına uygun,içinde “A” ve “B”şişelerinin bulunduğu kapalı kitlerden birini seçer.Kitler daha önce kullanılmadığını belirten yapışkan bant ile çevrilidir.Kiti açan Sporcu içinde bulunan “A” ve ”B” şişelerini çıkararak bu şişeleri de kendisi açar.Bu işlemin ardından,Sporcu şişeleri doldurma ve kilitleme aşamalarını şahsen gerçekleştirir.Tüm bu işlemelr sırasında doping kontrol görevlisi gözlemci ve yol gösterici pozisyonundadır
    Doping kontrol odasında bira,alkollü içecek bulunur mu?
    Hayır bulundurulamaz.Eskiden mümkün olan alkollü içecek kullanılması,WADA tarafında,alkol tüketiminin müsabaka sırasında yüksek sıvı kaybeden sporcuların sağlığı açısından olumsuz etkileri sebebiyle kaldırılmıştır.
    Doping kontrolünde kullanılan ekipmanın özellikleri nelerdir?
    Doping kontrolü sırasında kullanılan tüm ekipmanın özellikleri WADA tarafından tarif edilmiştir.Kontrol sırasında kullanılan ekipman başlıca toplama kabı ve örnek kitinden oluşur.İşlemlerin kayıt altına alındığı formların sahip olması gereken özellikler de WADA tarafından tavsiye niteliğinde belirlenmiştir.Diğer kura materyali,kalem vb.nin örnek bütünlüğü ile ilişkisi olmadığından bu malzemelerin özelliklerini yetkili otoriteler kendileri belirleyebilmektedir.Kontroller sırasında kullanılan örnek toplama kapları kapalı poşet içinde ilk kullanıcısı örneği veren sporcu olacak şekilde tasarlanmıştır.Örneklerin laboratuara gönderileceği kit kutuları da benzer şekilde daha önce açılmadığını gösteren yapışkan bant ile çevrilidir.Zorunlu olmamakla birlikte Türkiye Futbol Federasyonu kit içinde yer alan “A” ve “B” şişelerinin de açılmadıklarını ve el değmediğini gösteren,açıldıktan sonra tekrar kapatılması mümkün olmayan plastik ile kaplanmış bir model kullanmaktadır.”A” ve “B” şişelerinin kapakları bir kez kapatıldığından açılmayacak şekilde (kilitli) tasarlanmıştır.İdrar örnekleri şişelerin içine konduktan sonra zarar vermeksizin açılmayacak olan kapaklarla kapanır.Bu; örneklerin analizine sporcudan başkasının eli değmeden başlanmasına teminatıdır. 
     
     
     “A” numunesi nedir? “B” numunesi nedir ?
    “A” ve “B” numuneleri doping kontrolü sırasında alınan öreğin bölündüğü 2 şişenin içeriklerine verilen addır.Doping kontrolü sırasında sporcuların verdiği idrar ( veya diğer materyal) iki ayrı şişeye bölünerek saklanır.Bunun amacı kontrol sırasında alınmış idrarın sporcunun itirazı halinde 2. Kez analiz edilmesini sağlamak üzere el değmeden kapalı olarak saklanmasına sağlamaktır.Örneklerin analizi sırasında önce “A” şişesinin içeriği test edilir. “A” numunesinin analizi sonucunda “Karşıt (Aykırı) Analitik Bulgu (ing:Advers Analytical Finding)” rapor edildiğinde Sporcunun sonuca itiraz hakkı vardır.Bu itiraz yapıldığında analizin tekrarı “B” numunesi ile yapılır.Bir diğer ifade ile; söz konusu olan iki ayrı kontrol seansında alınmış iki ayrı idrar değil, aynı kontrol sırasında alınmış idrarın iki ayrı şişede saklanmasıdır.Sporcu doping kontrolü sırasında minimum 100 ml. idrar vermek zorundadır. İdrar alım kabına verdiği bu idrarı kendisi “A” ve “B” şişelerine bölüştürür. “A” şişesi analiz aşamasında ilk açılacak ve daha geniş bir analize tabi tutulacak numune olduğundan, en az 100 ml.’lik idrarın en 60 ml.’si “A” şişesine, kalanı en az 30 ml. olacak biçimde “B” şişesine konulmaktadır. (Toplamın 100 olmaması verilen değerlerin “en az” hacimleri olması nedeniyledir.) “B” numunesinde yapılan analiz “A” numunesinde bulunan madde veya maddelerin teyidi içindir. Bu nedenle daha az miktar yeterlidir. Şişelere idrar doldurma işlemi sporcu tarafından gerçekleştirilir.
     
     Doping kontrolü sırasında örnekler karışabilir mi?
    Hayır, karışması mümkün değildir. Sporcu verdiği idrar örneğini sürekli gözlem altında tutar, kapalı kitlerden birini seçerek bekletmeden doldurma işlemi yapar. Doldurma işlemi sırasında kit kutusunun üzerinde, “A” ve “B” şişelerinin her birinin üzerinde ve Doping Kontrol Formunda yazılı olan “kit numarası” sporcuya tek tek kontrol ettirilir. İşlem sonlandırılmadan önce resmi doping kontrol formu futbolcuya tekrar kontrol ettirilerek isim, takım, tarih, forma numarası, doğum tarihi, vb. bilgilerin doğruluğu teyit ettirilerek form futbolcuya imzalatılır. Amaç, sporcunun idrarını doldurduğu, laboratuara gönderilecek şişenin kendisine ait olduğu konusunda emin olmasını sağlamaktır.
    Analiz
    Doping kontrolünde alınan numuneler (idrar, kan, vb.) nerede analiz edilir?
    Alınan numuneler kurallar gereğince WADA tarafından akredite edilmiş bir laboratuarda analiz edilmelidi. Almanya’da bulunan Köln Doping Kontrol Merkezi ile çalışmaktadır. Numuneler uzun bir süre rutin olarak ülkemizde kurulu olmasından kaynaklanan tüm gerekçelerle Türkiye Doping Kontrol Merkezine gönderilmiştir. Bu “sık sorulan sorular ve cevapları” ‘nın yayım tarihinde tüm laboratuarlarla ilişkiler devam etmekte olup rutin analizler Köln Laboratuarında yapıtılmaktadır
     
     
    WADA Akredite (izinli, tanınan) Laboratuar ne demektir? Nasıl akredite olunur?
    Akreditasyon şartları ve işlemin aşamaları WADA Uluslararası Laboratuar Standartları belgesinde belirtilmiştir. WADA kendisine başvurarak akreditasyon isteyen laboratuarın kalite sistemi ve analiz işlemleri olarak özetlenebilecek iki temel işlevleri öncelikli olmak üzere laboratuarları tüm yönleri ile sınar ve denetler. Bu şartları sağlayan laboratuarlara resmi olarak analiz yapma yetkisi verir ve bu laboratuarların sonuçlarını geçerli sayar. Dünyada bu “sık sorulan sorular ve cevapları” ‘nın yayım tarihinde akreditasyon verilmiş 35 Laboratuar bulunmaktadır.
    Laboratuarların akredite olması neden gereklidir?
    Yasaklı maddelerin, madde veya yöntemlerin kullanıldıklarını gösteren metabolit, işaretçi vb.’lerin alınan örneklerin içinde (idrar, kan, tükürük, vd. vücuda ait örnekler) analizi özel eğitim, analizde uzmanlaşma ve gelişmiş cihazlar gerektirir. Bu özellikler ortalama, hatta gelişmiş pek çok laboratuar tarafından sağlanamaz.Ayrıca, başta maruz kalan sporcular olmak üzere doping kural ihlallerine bağlı oluşan cezaların yaptırımları çok ciddi manevi ve maddi zararlara yol açarlar. Bu nedenle; disiplin işlemleri için en somut delil olarak kabul edilen analiz sonuçlarının güvenirliliği büyük önem taşır. WADA örneklerin test edileceği laboratuarların analizleri hiçbir hataya veya istismara yer vermeyecek biçimde, belirlenmiş şartları yerine getirerek gerçekleştirdiklerinden emin olmak üzere bir akreditasyon sistemi oluşturmuştur. Doping kontrol numunelerinin analizleri diğer herhangi bir laboratuara nazaran hata yapma olasılıklarının olmadığı varsayılan, sonuçları objektif delil kabul edilen akredite laboratuarlarda yapılır.
     
      
    WADA Akredite Laboratuarlar arasında fark var mıdır?
    Hayır, laboratuarlar arasında idari ve hukuki anlamda fark yoktur. Teçhizat açısından fark olması mümkün olmakla birlikte asıl olan WADA akreditasyonudur. Laboratuarların akredite edilmesinin amacı, tüm laboratuarların standardı sağlamak ve güvenilirliği temin etmektir. Bazı öznel analizleri yap(a)mayan akredite laboratuarlar mevcut olmakla birlikte bu analizler rutin uygulamalar için mutlak gerekli analizler olmadığından akreditasyon şartları arasında değerlendirilmemektedir.
    Laboratuar analiz ettiği numunenin hangi sporcuya ait olduğunu bilir mi?
    Hayır bilmez. Numunelerle birlikte laboratuara gönderilen formlarda Sporcunun cinsiyeti, analiz tarihi, örnek miktarı vb. analiz için gerekli bazı teknik bilgiler dışında bilgi bulunmaz. Laboratuar sadece analiz raporunu göndermek için gerekli olan numune numarası ve numunenin hangi kurum tarafından gönderildiği bilgisine sahiptir.
    Laboratuar sonuçları kime, nasıl gönderir?
    Laboratuar sonuçları TFF tarafından laboratuara bildirilen güvenli faks numarasına faks mesajı olarak ve ardından kapalı zarf içinde posta/kargo ile TFF Dopingle Mücadele Kurulu Sekreterliğine gönderir.
     
     
    Laboratuar kendisine göre her numuneye bakar mı? Özel kişi veya kurumlar analiz yaptırabilir mi?
    WADA akredite laboratuarların çalışma prensipleri WADA Standartları ile belirlenmiştir. Laboratuarlar bilimsel veya ticari olarak doping kontrolü dışında amaçlarla da kimyasal analiz yapabilirler. Ancak, doping kontrolü veya dopingle mücadele kapsamındaki analiz numuneleri yalnızca bu amaçla faaliyet gösteren kurum, kuruluş ve organizasyonlardan (örn: TFF) kabul ederler.
    Laboratuara gönderilen numunelerde aranan şartlar nelerdir?
    Numunelerin WADA uluslar arası standartlarına uygun biçimde alınmış ve laboratuara bozulmada ulaştırılmış olması şarttır. WADA akredite laboratuarlar bu şartları yerine getirmeyen numuneleri (örn: Kapağı kırık şişelerde ulaşan idrar örnekleri) analiz etmeyebilir. Kendilerine sağlam olarak ulaşmayan numuneleri kontrolü yaptıran otoriteye (TFF) rapor eder, yapılması istenen işlemi sorarlar. Örnekler üzerinde karar verme yetkisi kontrolü yaptıran otoriteye aittir(TFF).
     “A” numunesi ve “B” numunesi aynı laboratuarda mı analiz edilir?
    WAD, FIFA kuralları ve onlara göre düzenlenmiş TFF kurallarına göre her iki numune de aynı laboratuarda bakılmaktadır.
     
      “A” numunesi ve “B” numunesinin aynı laboratuarda analiz edilmesi doğru mudur? Ayrı ayrı laboratuarlarda bakılsa ne olur?
    Her iki numunenin analizinin aynı laboratuarda yapılması WADA uluslar arası standartları gereğidir. Bu uygulama da diğer pek çok kural gibi yıllar içinde edinilen tecrübelere dayanmaktadır. Uygulamaya esas teşkil eden sebeplerden biri, geçmiş yıllarda bazı “B” örneklerinin laboratuara sağlam varamamış olmasıdır. Öte yandan “B” örnekleri aynı laboratuarda ancak farklı uzmanlar tarafından analiz edilir. Bu şekilde kişisel hatalardan kaynaklanması olası yanlış sonuçların önlemi alınmış olur. Halen bu konu özellikle “B” numunesinin analizinin istenmesindeki temel mantık olan “maddenin kullanılmadığı, analiz sonucunun yanlış olduğu, vb.“ savlar açısından tartışmalı olmakla beraber kurallar nettir. “B” numunesinin WADA kurallarına göre “A” numunesi analizinin yapıldığı laboratuar analizi zordur.
     “B” numunesi ne zaman analiz edilir?
    “A” numunesinde “Aleyhte Analitik Bulgu” tespit edilmesi halinde, eğer sporcu talep ederse “B” numunesinin analizi yapılır. TFF Dopingle Mücadele Talimatı sporculara “A” numunesinde aleyhte analitik bulgu tespit edildiğine dair bildirim yapıldıktan sonra 48 saat içinde talepte bulunma yetkisi vermektedir. Sporcu “B” analizini istediğini bildirdiği takdirde analiz Sporcu ve Laboratuar açısından uygun en yakın zamanda yapılmaktadır. Asıl olan Laboratuarın belirleyeceği zamandır.
     
     
    Yasaklı Maddelerin İzinli Kullanımı
     “Tedavi Amaçlı Kullanım İstisnası” nedir (TAKİ)
    Sağlık sorunu olan sporcuların da diğer spor yapmayan kişiler gibi tedavi olmaları en doğal insan haklarındandır. Başka ilaç ve yöntemler ile tedavisi olmayan sağlık sorunları için sporculara istisna olarak yasaklı madde veya yöntemlerin kullanılması için verilen izine bu ad verilir. Sporcuların bir yandan tedavileri sürerken yarışma hakları vardır.
     “Tedavi Amaçlı Kullanım İstisnası” için ne zaman başvurulmalıdır?
    Acil durumlar için veya aniden ortaya çıkan durumlarda her zaman başvurulabilir. Ancak WADA Uluslar arası Standartları uyarınca normal şartlarda en yakın müsabakada en az 21 gün önce eksiksiz olarak başvurulmalıdır.
     “Tedavi Amaçlı Kullanım İstisnası” izni nasıl alınır?
    Tedavisi gereken bir sporcu bu durumunu net ve tüm detayları ile Dopingle Mücadele Kurulu’na bildirir. Kurul tarafından oluşturulan bir uzman kurul (TAKİK: Tedavi Amaçlı Kullanım İstisnası Kurulu) başvuruyu inceleyerek karar verir. Eksik başvurular tamamlanmak üzere geri gönderilir. Tam dosya üzerinden yapılan incelemelerin tamamlanma süresi 30 gündür. TFF Dopingle Mücadele Kurulu bu sürenin asgari olması ve futbolcuların en kısa zamanda net bir yanıt almaları için azami çabayı göstermektedir.
     
     
     “Tedavi Amaçlı Kullanım İstisnası” alma /verme şartları nelerdir?
    Başvurulan sağlık sorunun başka bir alternatif tedavisinin bulunmaması, bu tedai ile performansın fizyolojik sınırlar üzerine çıkmayacak olması başlıca kriterlerdir.
    Sonuç Yönetimi
    Pozitif test, “Aleyhte Analitik Bulgu” ne demektir?
    Laboratuarın numunelerin analizi sonucunda yasaklılar listesinde yer alan bir madde veya maddenin metobolitini*, işaretçisini** vb. bulduklarını rapor etme durumudur.
    *Metabolit: Bir maddenin vücutta metabolizma işlemlerinden geçtikten sonra oluşan yan-veya son ürünlerine verilen addır.
    **İşaretçi: Bir maddenin vücuda alındığını gösteren, başka bir durumda vücutta rastlanması mümkün olmayan madde, ürün vb. verilen addır.
    Bir numunede “Aleyhte Analitik Bulgu” rapor edildiğinde ne yapılır.
    Öncelikle, sonuçlar laboratuardan güvenli faks, e-posta ve kapalı zarf içerisinde Dopingle Mücadele Kurulu Sekreterliği’ne ulaşmaktadır. Sonuçlar yalnızca numune numarası ile “Aleyhte Analitik Bulgu” halinde rapor edilen kit numarası ile doping kontrolü yapılan sporculara ait Doping Kontrol Formları karşılaştırılarak Sporcu ismen tespit edilir. Daha sonra bu sporcuya ait “Tedavi Amaçlı Kullanım İstisnası (TAKİ)” izni olup olmadığı, rapordaki bilgiler uyarınca Uluslar arası Standartlardan herhangi bir sapmanın olup olmadığı kontrol edilir. Bu kontroller sonucunda durum TFF Genel Sekreterliğine yazılı olarak bildirilir. Genel Sekreterlik Hukuk Müşavirliği nezdinde gerekli işlemleri başlatır.
    Doping numunesinde “Karşıt/Aleyhte Analitik Bulgu” tespit edilen sporcu hakkını nasıl savunabilir?
    Sporcunun “A” numunesinin “Aleyhte Analitik Bulgu” verdiği kendisine bildirildiğinde sonucu kabul etme yada itiraz etme hakkı olduğu da bildirilir. Sporcunun her iki durumda da adil bir disiplin yargılaması sürecinde savunma yapma hakkı vardır. Sporcu analiz sonucunda itiraz ederek “B” numunesinin test edilmesini talep edebilir. Bu test sırasında kendisi ya da temsilci atadığı biri hazır bulunabilir. Bu durumda disiplin yargılaması “B” numunesinin analizi tamamladıktan sonraya kalır. Sporcuyu, disiplin oturumu sırasında bir avukat veya bir başka kişi tarafından temsil edilmek, delil sunmak, şahit göstermek vb. tüm diğer hukuki yargılama süreçlerindekine benzer haklara sahiptir. Sporcuya savunmasını yapması için yeterli süre tanındıktan sonra yapılan yargılama sonucunda karar netleşir. Bu işlevlerin TFF Dopingle Mücadele Kurulu ile hiçbir ilgisi yoktur.
      “Dopingle Mücadele Kural İhlali” ne demektir?
    “Dopingle Mücadele Kural İhlali” veya “Doping Suçu” WADA Kod’unda dopingi tarif eden 8 maddeden bir veya bir kaçının ihlal edilmesidir. Bu 8 madde TFF Dopingle Mücadele Talimatının 5. Maddesinde aynen yer almaktadır.
     
     
     
     
     
     
    Disiplin oturumu sonucunda “Dopingle Mücadele Kural İhlali” gerçekleştiğine karar verilirse cezanın ne olacağı önceden belli midir?
    Evet. Bu konu, spor ruhu ve adalet açısından son derece önemli olduğundan WADA Kod’unda karar süreci ve sonuçlar ayrıntıları ile tarif edilmiştir. Tüm dünya üzerinde Sporcu lehine veya aleyhine benzer durumlarda branş, ülke vb. farkların etkisi olmaksızın benzer disiplin sonuçlarının oluşması WADA Kod’unda “Sonuç Yönetimi”, “Adil Yargılanma Hakkı”, “Sonuçların Otomatik İptali” vb. pek ana- ve bunların alt maddeleri açıklayıcı notlarla birlikte gayet detaylı ve net biçimde yer almıştır. Disiplin Kurulu Ayrıca kararların son temyiz mercii olan Uluslar arası Spor Tahkim Mahkemesi CAS (Court of Arbitration for Sport) kararları da disiplin kurulları için içtihat oluşturmaktadır.
     “Analiz belgeleme paketi” nedir?
    “Analiz belgeleme paketi” istendiğinde analizi yapan laboratuar tarafından yasal yetki sahiplerine (sporcu ve yetkili otorite) verilmek üzere hazırlanan, bir numunenin analizine dair laboratuara ulaşma anından raporlamaya kadar yapılan tüm işlemlerin kayıtlarının sıralı olarak belgelendiği dosyaya verilen addır.
     
     
     
     
     
     
    Diğer Konular
    Doping ile Mücadele Kurulunun görevleri nelerdir?
    Kurulun görevleri; Futbolda dopingle mücadelenin etkin bir şekilde yürütülmesi konusunda genel prensipleri tespit etmek, gerekli gördüğü her türlü tedbiri almak ve karar vermek; Dopingle mücadele ile ilgili kanun, milletler arası anlaşma, tüzük, yönerge, genelge ve emirlerin uygulanmasını incelemek ve gerekli gördüğünde mevzuat ve uygulama hakkında Yönerge değişiklikleri hazırlamak ve onay için Yönetim Kuruluna sunmak: Dopingin önlenmesi ile kontrolüne ilişkin bilgi ve eğitim sağlanması konusunda toplantı, seminer, panel gibi etkinlikler düzenlemek, kitap, broşür, afiş gibi yazılı ve video, CD, DVD, televizyon programı gibi görsel yayınlar yapmak; Basketbolda karşılaşma sırasında ve karşılaşma dışı dönemde doping kontrolü için örnek alım esaslarını ve yöntemlerini belirlemek; Doping Kontrol Görevlilerini belirlemek; karşılaşma sırasında ve karşılaşma dışı dönemde örnek alma takvimini yapmak Doping Kontrol Görevlerini bilgilendirmek; Türkiye’de Türk Federasyonu tarafından uluslar arası futbol müsabakalarında lokal organizasyonun komitesinin isteği üzerine uluslar arası standartlara uygun doping  kontrolleri yapılmasını temin etmek; doping kontrollerinin geçerli mevzuatta uygun şekilde yapılmasını sağlamak, gerektiğinde Doping Kontrolü sırasında uygulamalar ve denetlemeler yapmak; Laboratuarda gelen doping analiz sonuç raporları inceleyerek “aykırı analitik bulgu” olup olmadığını karar vermek ve sonuçların hangi Sporculara ait olduğunu tespit etmek ve sonucu ilgililere bildirmek; gereğinde doping kontrol laboratuarlarına gönderilen örneklerin analiz seyirlerini Dünya Anti Doping Ajansının (WADA) teknik Yönergeleri uyarınca incelemek; “A” örneğinde yasaklı madde bulunan sporcuların “B” örneği analizini doping kontrol laboratuarında izlemektir.
    Burada bulamadığımız soruların cevaplarını nerede bulabiliriz?
    “Futbolla Dopingle Mücadele Talimatı” başta olmak üzere konu ile ilgili FIFA ve WADA belgeleri, TFF internet sitesi, konu ile ilgili çeşitli akademik kitaplar başlıca güvenilir kaynaklardır.
     
    https://www.tdmk.org.tr/wp-content/uploads/2016/03/WADA-2022-Yasaklilar-listesi-TR.pdf

     

  • image description

    Spor Hekimliği

    • 3 yıl önce

    Spor Hekimliği

    Spor hekimliği, Uluslararası Spor Hekimliği Federasyonu’nun (FIMS) tanımına göre, egzersiz, antrenman ve sporun, ayrıca hareket eksikliğinin (sedanter yaşamın) sağlıklı ve hasta bireyler üzerindeki etkilerini inceleyen, korunma, tanı, tedavi ve rehabilitasyon konularında ve harekete katılan her yaştaki ve cinsteki bireylere yardımcı olacak çalışmalar üreten, teorik ve uygulamalı bir tıp dalıdır.

    Spor Hekimliği hem koruyucu hem de tedavi edici hekimlik uygulamalarını içine alan disiplinler arası bir uzmanlık dalıdır.  Spor Hekimliği egzersiz fizyolojisi ve biyokimyası, spor travmatolojisi, sportif rehabilitasyon ve iç hastalıkları gibi konulara odaklaşmakla birlikte sporcuların ve yarışma  amaçlı spor yapanların, düzenli statik ve dinamik muayenelerini yapma, performanslarını ölçme ve izleme, spor yaralanmalarının oluş mekanizmalarını saptama ve yaralanma olasılığını düşürme, antrenmanların sporculara daha yararlı olmasını sağlama ve yaralanan sporcuları en kısa zamanda eski performans düzeylerine getirme hizmetleri vermektedir. Ayrıca obezite, koroner kalp hastalıkları, osteoporoz, diyabet ve astım gibi birçok kronik hastalığın önlemesine ve/veya tedavisine yönelik egzersiz reçeteleri ve uygulamaları da Spor Hekimliğinin hizmet alanları içerisinde yer almaktadır.

    Dünyada Spor Hekimliği
    Spor ve tıp birlikteliğini tarih boyunca sürdürmüş iki konu olarak birçok kaynakta karşımıza çıkmaktadır. Hipokrat (İ.Ö. 460-377) bir klinisyen olarak vücudun aşırı zorlanması durumunda sağlık sorunları çıkabileceğini belirtmiştir. Philostratos ise (İ.Ö. 3.Y.Y.) insan performansının fizyoloji ile ilgisi konusunda ilk yorum yapanlardan birisi olarak bilinmektedir. Claudius Galen (İ.Ö. 201-131) Spor Hekimliği tarihinde önemli bir yere sahiptir ve spor hekimliğinin babası olarak anılmaktadır. Bergamalı olan bu düşünür-hekim daha sonra Roma’ya göç etmiş ve gladyatörlerin “yara bakımcısı” olmuştur. Romalıların boş zamanlarını hamamlarda ve eğlence yerlerinde geçirmelerinin sağlıklarını  bozacağını belirtmiş ve egzersizlerle sağlığın korunabileceği konusunda kitaplar yazmıştır.
    Batılı kaynakların dışında daha önceki dönemlere ait bilgiler araştırıldığında, Çin’de Huang-Ti Hanedanı zamanında Kung-Fu olarak bilinen, önceleri Tao’cu rahipler tarafından uygulanan ve daha sonra halkın benimseyip yaygınlaştırdığı bedensel hareketlerin bugün İsveç jimnastiği olarak bilinen egzersizlerin kökeni olduğu anlaşılmaktadır. Bu egzersizler hekim-rahipler tarafından hastalara önerilmekteydi . Bunlara ek olarak İranlı ve Mısırlıların da ampirik uygulamaları olduğunu ve egzersiz ile tıp konularını birleştirdiklerini görmekteyiz. İbn-i Sina (980-1037) eserleriyle yüzyıllar boyunca Batı tıp bilimlerine yol gösterici olmuştur. Eserlerinde bedensel egzersizlere oldukça önemli bir yer ayırmış ve ‘El Kanun Fit Tıp’ adlı eserinin ‘Hıfsıssıhha’ bölümünde bugün için dahi geçerli olabilecek sınıflamalarla egzersizleri incelemiştir.
    Leonardo Da Vinci’nin (1452-1529) çok yönlü çalışmalarından bazılarının insan hareketleri ile ilgili olduğu ve biyomekanik üzerine yazdıklarının birçok araştırmacıya ışık tuttuğu bilinmektedir. Rönesans ile birlikte bedensel aktivitelere ilgide bir artış olmuştur. Hieronymus Mercurialis (1530-1606) 1596’da Venedik’te “Jimnastik Sanatının Kitabı” adlı bir eser yayınlamış ve bir bakıma spor hekimliğinin o güne kadar olan gelişimini kaleme almıştır. Bu seri altı baskı yapmıştır. 16. yüzyılda egzersizler sistematik olarak ele alınmış ve beden eğitiminin kültürel gelişimdeki yeri vurgulanmıştır. Reform ile birlikte kilise beden eğitimine sahip çıkmaya başlamıştır. 17. yüzyılda ise bedensel aktivitelerin paramiliter amaçlara hizmet etmek üzere planlandığı ve ordu mensuplarına antrenmanlarla kondisyon kazandırılmaya çalışıldığı görülmektedir.
    18. yüzyıldaki bilimsel gelişmeler ve özellikle fizyoloji bilimindeki ilerlemeler, organizmanın egzersize uyumu ile ilgili sorulara cevaplar bulmaya başlamıştır. 19. yüzyılda da spor ve tıp kurumlaşmasını sürdürmüş, laboratuar araştırmaları ağırlık kazanmış ve spor hekimliğine olan ilginin boyutları büyümüştür. 1883 yılında Dr. Speck’in bisiklet ergometresini tasarlaması ile egzersiz fizyolojisi konusundaki çalışmalar önemli bir ivme kazanmıştır. Dr. Speck bugünkü anlamı ile egzersiz fizyolojisinin kurucusu olarak anılmaktadır. Fransa’da Dr. Lagrange 1888’de “Egzersiz Fizyolojisi” adlı bir kitap yayınlamıştır ve bunu daha birçok yazarın kitabı takip etmiştir. Özellikle İsveç, Almanya, Fransa ve A.B.D. gibi ülkelerde sporla ilgili araştırmalar yoğunlaşmıştır. 1922’de İngiliz araştırmacı A.V. Hill arkadaşları ile kas kasılması üzerine çalışmalarını sürdürürken ‘oksijen borcu’ olarak bilinen fenomeni tanımlamış ve bilime katkısı nedeniyle aynı yıl Nobel Tıp ve Fizyoloji ödülünü Meyerhof ile paylaşmaya hak kazanmıştır. Birçokları bu nedenle Dr. Speck yerine Hill’i egzersiz fizyolojisinin babası olarak kabul etmektedir.
    Danimarka’da August Krogh ve öğrencisi Asmussen egzersiz fizyolojisinde deneysel prosedürlerin standardizasyonu konusunda yoğun çalışmalar yapmışlardır. A.B.D.’nde Carnegie Vakfı egzersizle ilgili birçok araştırmayı desteklemiştir. 1920’lerden 1940’lara kadar Dill ve arkadaşları Harvard Üniversitesi Performans Laboratuarında farklı çevre koşullarında egzersize uyumu incelemişlerdir.
    Spor hekimliğinde çok yönlü bilimsel çalışmalarda ilk adım 1911’de Almanya’da atılmıştır. Dresden’de bir spor hekimliği laboratuarı kurulmuş kas kuvveti, vital kapasite, reaksiyon hızı gibi ölçümler yapılmaya başlanmıştır. Yine burada yapılan ‘World Hygenic Exposition’ çalışmaları esnasında ilk defa ‘Spor Hekimliği’ deyimi kullanılmaya başlanmış ve 1912 de Oberhof da ilk Spor Hekimliği Kongresi yapılmıştır. Daha sonra 1913’de Paris’te bir araya gelen Fransız hekimlerinin ‘Fiziksel Egzersizin Fizyoloji ve Kineziyolojisi’ni tartışma konusu yaptıklarını biliyoruz.
    Olimpiyat Oyunlarının gelişimine paralel olarak Uluslararası Spor Federasyonları ortaya çıkmışlar veya yeniden yapılanmışlardır. Uluslararası Spor Federasyonlarının spora özel tıbbi ihtiyaçları somut olarak ortaya koymasıyla birlikte Spor Hekimliği kavramı gündeme gelmiş ve ilk kez, 1920 yılının Şubat ayında İsviçre’de (St Moritz) düzenlenen Kış Olimpiyat Oyunları sırasında bu düşünce geniş bir ilgi çekerek FIMS’in temelleri (kuruluş tarihindeki adı Uluslararası Spor Hekimliği Derneği-AIMS) atılmıştır. AIMS’in ilk kongresi 1928 yılında, 9. Yaz Olimpiyat Oyunları sırasında Amsterdam’da yapılmış ve 20 ülkeden 280 hekim katılmıştır. 1933’te İtalya’daki (Turin) ikinci kongrede kuruluşun ismi Federation Internationale Medico-Sportive et Cientifique ve daha sonraki üçüncü kongre (Chamonix, Fransa) sırasında da bugünkü ismi olan FIMS olarak değiştirilmiştir.

    FIMS'in Kuruluş Amaçları
    ·       Tüm dünya ülkelerinde spor hekimliği çalışmalarının ve gelişmelerinin desteklenmesi
    ·       Bireylerin fiziksel etkinlik ve spora katılımla sağlıklarının korunması ve geliştirilmesi
    ·       Fiziksel egzersiz ve sporun ortaya çıkardığı fizyolojik ve patolojik etkilerin bilimsel olarak incelenmesi ve araştırılması
    ·       Spor hekimliği alanında uluslararası çaptaki bilimsel toplantı ve kursların düzenlenmesine destek olunması
    ·       Spor Hekimliği ve ilgili diğer alanlarda faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapılması
    ·       Spor hekimliği ve ilgili alanlarda bilimsel yayınlar yapılması
    Kuruluşundan bu yana düzenli olarak kongrelerini gerçekleştiren federasyona üye olan ülke sayısı her geçen yıl artmaktadır. Türkiye de 1966 yılından bu yana FIMS’in üyesidir. Günümüzde dünyanın her tarafında tarifte geçen amaçları gerçekleştirmek için Spor Hekimliği alanında çalışmalar yapılmakta ve uzmanlar yetiştirilmektedir. Bu doğrultuda Avrupa Konseyi de 1973 yılında bütün üye ülkelere Spor Hekimliği Merkezleri kurulması hususunda tavsiye kararları yayınlanmıştır. (Resolution (73), 27 on the establishment of sports medicine centers). 1990 yılında Hollanda’da (Amsterdam) düzenlenen FIMS Dünya Kongresi sırasında yapılan görüşmelerde alınan kararlar doğrultusunda ve 17 Aralık 1994’te Belçika’da yapılan ilk temsilciler toplantısında Avrupa Spor Hekimliği Derneği (European Federation of Sports Medicine-EFSM) kurulmuş ve daha sonra 14-17 Kasım 2001’de İspanya’da (Oviedo) düzenlenen 2. Avrupa Spor Hekimliği Kongresinde (16 Kasım 2001- Delegeler Konseyi) bu kuruluşun isminin Avrupa Spor Hekimliği Dernekleri Federasyonu (European Federation of Sports Medicine Associations-EFSMA) olarak değiştirilmesi benimsenmiştir. Türkiye Spor Hekimleri Derneği de EFSMA üyesidir .
    Günümüzde 19 Avrupa ülkesinde (Beyaz Rusya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Gürcistan, Hollanda, İngiltere, İspanya, İtalya, Letonya, Makedonya, Portekiz, Romanya, Rusya, San Marino, Sırbistan & Karadağ, Slovenya, Ukrayna ve Türkiye) Spor Hekimliği bir ihtisas olarak kabul edilmiş olup uzmanlık eğitimi süreleri 2 ile 5 yıl arasında değişmektedir. Bunlardan başka 15 ülkede de (Almanya, Andora, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Ermenistan, Fransa, Hırvatistan, İsviçre, Lüksemburg, Macaristan, Monako, Moldova, Polonya ve Slovakya) spor hekimliği üst ihtisas olarak verilmektedir. Böylece toplam 34 ülkede Spor Hekimliği’nin tıpta uzmanlık alanı olarak anıldığı ve uygulandığı görülmektedir
    Ülkemizde Spor Hekimliği
    Türkiye’de sporcu sağlığı ile ilgili çalışmaların başlangıç tarihi oldukça eski olmasına rağmen ama gelişimi yenidir. Ülkemizde spora ilk bilimsel yaklaşımın 1908’de Meşrutiyetin kabulü ile Sivil Okullar Beden Eğitimi Genel Müfettişi olan Selim Sırrı Tarcan ile başladığı kabul edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan hemen sonra 1924 yılında düzenlenen Paris Olimpiyatları'na Atatürk'ün ‘Türk sporcuları bu olimpiyatlara katılacak’ demesi ile çok sınırlı bir bütçeden kaynak ayrılarak Türk sporcuları Paris'e gönderilmiştir. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın kurucuları Ali Sami Yen ve Burhan Felek, olimpiyatlara gidecek sporcuların muayenesi için İstanbul Askeri Komutanı Şükrü Naili Paşadan yardım istemiş ve bu konuda Askeri doktor genel cerrah Dr. Sırrı Alıçlı görevlendirilmiştir. Bu görevi yerine getirmeye çalışan Dr. Alıçlı daha sonra (1950) bir gazetede; Tıbbın genel kaidelerine göre elde mevcut cihazlarla bir kişinin sağlam ve sıhhatli olduğunu tespit edebilirdik, ama bir güreşçi, futbolcu atlet ve eskrimcide ne gibi fiziki ve fizyolojik şartların bulunması hakkında bilgim yoktu’ şeklinde bir itirafta bulunmuştur. ‘İdman Cemiyetleri İttifakı’ daha sonra 1938 de 3530 sayılı yasa ile ‘Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’ haline değiştirilmiş ve bünyesinde ‘Sağlık Dairesi’ 1945’de ‘Sporcu muayene merkezi’ kurulmuştur. Dr. Alıçlı bu dairede de görev almış ve bir süre çalışmıştır. Dr. Alıçlı’dan sonra bu kurumun başına getirilen Dr. Reşit Serdengeçti ülkemizde spor hekimliğinin kurucularından sayılmaktadır. İç Hastalıkları uzmanı ve eski bir boksör olan Dr. Serdengeçti yalnız Beden Terbiyesi Sağlık Dairesinde çalışmıyor aynı zamanda o zamanki adı ile Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümünde ‘Spor ve Sağlık’ alanında dersler veriyordu. Bu arada Dr. Serdengeçti, spor hekimliği alanında 1947-1948 ve 1949’da Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nce bazı kurslar düzenlenmesini sağlamış ve birisi çeviri olmak üzere birkaç kitap yayınlamıştır. 1941 yılında çıkan 4047 sayılı yasada sporcu sağlığını kapsayan hizmetlere geniş yer verilmiştir. 5 yıllık kalkınma planları gözden geçirildiğinde ise ilk plan hariç daha sonrakilerde spor hekimliği konularına yer verildiği görülmektedir. 1950 yılında toplanan spor şurasında spor hekimliği konusunda yapılması gerekenler tartışılmış, ancak uygulamaya geçirilememiştir. Daha sonra spor hekimliğine ilgi duyan hekimlerin teşebbüsü ile 20 Aralık 1965 tarihinde İzmir’de Türkiye Spor Hekimleri Derneği kurulmuştur. Dernek 1966 yılından bu yana Türkiye’yi temsilen FIMS’in üyesi bulunmaktadır. Türkiye’de yapılan bir diğer çalışma da Spor Hekimliğinin birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bir ihtisas haline getirilmesi olmuştur. Bu amaçla yapılan çalışmalar sonunda, Prof. Dr. Necati Akgün’ün girişimleriyle 1973 yılında ülkemizde ilk defa Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı’na bağlı tüzel kişiliğe sahip ‘Spor Hekimliği Enstitüsü’ kurulmuştur (Resmi Gazete 18.04.1973 No: 14511). Gerek dernek ve gerekse de enstitünün yaptığı girişimler ve çalışmalar sonucunda Spor Hekimliği Sağlık Bakanlığınca bir ihtisas dalı olarak kabul edilmiştir (Resmi Gazete 22.08.1973, No: 14663). Buna göre Spor Hekimliği 2 yıllık bir ihtisas dalı haline gelmiştir. Bu uzmanlık alanı 2 yıllık bir süre içinde 13 ayrı rotasyonu içermekteydi. 1973-1983 yılları arasında 5 hekim “Spor Hekimliği Uzmanı” unvanı almıştır. Daha sonra Tababet Uzmanlık Tüzüğünü değiştirilmiş ve Spor Hekimliği ihtisası direk ihtisas olmaktan çıkarılarak Ortopedi ve Travmatoloji, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Fizyoloji ihtisaslarından sonra 1 yıllık yan dal ihtisası haline getirilmiştir. (Resmi Gazete 23.11.1983, No: 18239) Bu tarihten sonra Spor Hekimliği ihtisasının, yeni bir mücadelesi başlamıştır. 1989 yılında Sağlık Bakanlığı Yüksek Sağlık Şurası durumu görüşmüş ve spor hekimliğini tekrar direk alınan uzmanlık dalları arasına alınmıştır. Nihayet ihtisas 3 yıllık süreye çıkarılmış, rotasyon sayısı 4’e indirilmiş ve Ortopedi Travmatoloji ve Fizyoloji uzmanları için 1 yıllık üst ihtisas haline getirilmiştir. (Resmi Gazete 02.08.1990, No: 20593). Görüldüğü gibi Bakanlıkça yapılan değişiklikler sonucu 1983 den 1990’a kadar Spor Hekimliği ihtisasına hekim alınamamıştır. Bazı ihtisaslardan sonra bir yıllık üst ihtisas haline getiriliş de Spor Hekimliği formasyonuna bir fayda getirememiştir. Diğer taraftan eski yönetmelikte olduğu halde yeni yönetmelikte Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon uzmanlarına bir yıllık üst ihtisas hakkı kaldırılmıştır. 1989 yılında Spor Hekimliği üniversitelerarası kurulca bir doçentlik dalı olarak da kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu durum YÖK döneminde de geçerliliğini korumuştur. Son yıllarda, üniversitelerimizin spor hekimliği konusuna önem vermesi ve tıp fakültelerinin bünyesinde spor hekimliği enstitüsü veya bilim dalı başkanlıklarının oluşturulmasıyla birlikte, bu alandaki çalışmalar yoğunlaştırılmıştır

  • ANTRENMANSIZ DÖNEMDE DEĞİŞİM

    • 3 yıl önce

    ANTRENMANSIZ DÖNEMDE DEĞİŞİM NASIL OLUR?
     
    Sporcular; hastalık, yaralanma vb. gibi durumlara bağlı olarak geçici süre ile antrenman yükünü azaltabilirler veya antrenmana tamamen ara verebilirler. Bu dönemde antrenman ile elde edilen kardiopulmoner ve adale yapısı ile ilgili kazanımlarda değişiklikler gelişir..
    VO2 Max
    Maksimum oksijen tüketimi (VO2 max) değeri kişinin bir dakika içinde tüketebileceği maksimum oksijen miktarını dolayısı ile kişinin enerji üretebilme kapasitesini gösteren değerdir.Vücutta enerji üretimi için oksijene ihtiyacımız bulunur. Oksijenin akciğerlerden kana geçmesi, kalp ile kandaki oksijenin tüm vücuda pompalanması ve oksijenin hücreler tarafından alınıp enerji üretimi sağlanması gibi bir dizi fonksiyon birbirini izler.
    VO2 max değeri çeşitli egzersiz testleri ile ölçülebilir. Bu değer dolaşım ve solunum sisteminin taşıyabildiği oksijenin kaslarda kullanılabilmesinin üst sınırını gösterir.
    Uzun süre ve uygun şekilde antrenman yapmış kişilerde yüksek VO2 max değerleri görülür.
    VO2 max düzeyi antrenmana ara verilmeden önce ne kadar yüksekse, antremansız kalınan dönemde VO2 max değerindeki düşüş de o kadar yüksek olur.
    Antrenmana ara verildiği durumda VO2 max düzeyinin yüksek düzeyde antrenmanlı sporcularda 4 haftadan kısa bir süre içerisinde % 4-14 oranında azaldığı görülmüştür.
    Antrenmansız dönem 8 haftaya kadar uzadığında VO2 max değerindeki düşüş devam eder. 8 haftalık dönemdeki düşüşten sonra antrenmansız dönem uzadığında VO2 max değeri artık azalmayıp sabit kalır.
     
    Kan Hacmi
    Antrenmanlarla kan hacminde artış olur. Bu sayede egzersiz sırasında iskelet kaslarına daha fazla oksijen taşınması sağlanır. Bu durum düzenli antrenmana başlanmasıyla birlikte yaklaşık 1 hafta içinde ortaya çıkar.
    Antrenmana ara verildiği durumlarda vücutta dolaşan kan miktarı % 5-12 azalmaktadır.
    Kan miktarındaki azalma antrenmanları bıraktıktan sonraki ilk 2 gün içinde başlayabilir.
     
    İstirahat Kalp Hızı
    Normal insanlarda dinlenme halinde kalp atım sayısı dakikada 60-90;  profesyonel spor yapanlarda 30-60 aralığındadır.
    Özellikle dayanıklılık sporcularında, vücutta dolaşan kan miktarında artışa cevap olarak istirahat kalp atım sayısında dakikada 30 atıma kadar düşüş görülebilir.
    Çünkü daha fazla kan ile daha fazla oksijen taşınırken, kalbin çok fazla kan pompalamaya gereksinimi olmaz.
    Antrenman yapılamayan dönemde ise kan miktarı azalacağı için istirahat  kalp atış hızı tekrar daha yüksek hıza (dakikada 60-90 arasına) çıkar.

     
     
    Üstteki EKG antrenmansız sporcuların EKG’si – istirahat nabzı yüksek
    Alttaki EKG uzun süre antrenmanlı sporcuların EKG’si – istirahat nabzı düşük
    Kalp Boyutu
    Sporcularda antrenmanlara yanıt olarak kalp her atımda vücuda daha fazla kan pompalar. Kalp bir kas yapısında olduğundan daha fazla kan pompalarken  genişler ve/veya duvarları kalınlaşır.
    Halter, güreş ve ağırlık sporu yapan Sporcularda kalp duvarları kalınlıkları artabilir veya uzun mesafe koşucuları, bisikletçiler gibi
    (dayanıklılık sporcularında ) kalp boşluklarının boyutları artabilir. Bu duruma “sporcu kalbi” denir.
     
     
     

     


     
     
     
     
    Metabolik Değişiklikler
    Antrenman bırakıldıktan sonra enerji kaynağı olarak karbonhidratlar, yağ dan daha çok kullanılmaya başlar. Kaslarda yağların sindiriminde görevli enzimlerin miktarında azalma meydana gelir. Bunların sonucunda yağ yakımı azalır ve  LDL kolesterolün kan düzeylerinde artış görülür.
    Antrenman ve hareketin azalmasıyla 6-10 gün içerisinde kan şekerinin hücre içine alınmasında görevli taşıyıcı proteinlerin miktarında  %17-33 azalma görülür, buna bağlı olarak insüline karşı olan duyarlılık azalır.
    Kasların temel yakıtı kas içinde depolanan karbonhidrat formu olan glikojendir. Antrenmana ara verilen 1-4 hafta arasındaki dönemde  kas içi glikojen depo miktarında %20 azalma görülmektedir.
    Kasların oksijen kullanımı fiziksel aktivite düzeyinin düşmesinden etkilenen diğer bir değişikliktir. Kısa dönemde kasta enerji üretiminde görevli enzim seviyelerinde azalmalar meydana gelir. Uzun dönemde ise kasların beslenmesinde görevli kılcal damar miktarı, dolayısıyla kasların oksijenlenme düzeyi azalır.
    Kas Kuvveti
    Kas kuvvetinde azalma, genel olarak 4 haftadan uzun süreli antrenmansız dönemlerde beklenen bir değişikliktir. 8-12 haftalık bir antrenmansızlık döneminde kas kuvvetinde % 7-12 azalma görülür.
     

  • AĞRIDA EGZERSİZİN ETKİSİ

    • 3 yıl önce

     
    AĞRIDA EGZERSİZİN ETKİSİ
    Ağrılı durumlar için egzersiz yaygın olarak önerilir, ancak ağrı çeken birçok insan egzersize iyi yanıt vermez ve neden olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yoktur ; psikolojik değişkenlerin bu bulmacanın içine nasıl oturduğu hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz.  Önerilen teorileri özetlemeye çalışacağım.
    Giriş
    Egzersiz, ağrı için yüksek değerli, kanıta dayalı bir tedavidir. Ayrıca, etkin kalmanın kardiyovasküler, kemik, metabolik ve zihinsel sağlık gibi uzun vadeli yararları da vardır. Yerleşik ve aşırı kilolu toplumumuzda, bu faydalar sadece ağrı çeken insanlar için değil, herkes için geniş ve yaygın bir şekilde önerilmelidir.
    Sorunun bir kısmı, egzersize verilen yanıtın; ağrısı olan insanlar için son derece değişken olmasıdır. Egzersiz, etkilerin açılmasını zorlaştıran sahte bir duruma karşı da ölçülemez. Ağrısız bireylerde, egzersizin nosisepsiyon üzerinde güçlü etkileri vardır, ancak bu herkes için geçerli değildir. Egzersiz, birçok insanda ağrıyı geçici olarak artırır. Bu kısa süreli ağrı patlaması sonrası, egzersize devam edilmesi en doğru olandır.
    Egzersiz nasıl çalışır?
    Bu tartışmayı, bir egzersiz alıştırmasının ağrı üzerinde nasıl çalışabileceği ve ağrısız insanlarda etkisini ağrılı insanlarla nasıl karşılaştırabileceği teorileriyle sınırlayacağım; ve ayrıca tüm egzersiz yöntemlerini birleştireceğim, ancak mümkün olan yerlerde farklılaşmaya çalışacağım.
    Azalan Sistem teorileri
    Kendi ağrı kesici sistemlerimiz vardır. Bu kısım boyunca, basitlik için kendi 'ağrı kesici' kısmına değineceğim; ancak, bu sistemler baskın olarak mesajı veya beynin ağrı çekmeden önceki yolunu değiştirdiği için 'nosiseption değişikliği' demek çok daha doğru olacaktır. Üç ana sistem vardır ve bunlardan herhangi biri çalışır:

    1. Beyni-omurilik sıvısı aracılığı ile Proaktif olarak kendi 'ağrı kesici' (endojen opioid sistemi)
    2. Beyindeki ve omurilikteki reseptör duyarlılığını değiştirip (opioid olmayan sistemler) veya
    3. Omuriliğten  beyine giden trafiği değiştirin (Koşullu ağrı Modülasyonu veya azalan inhibisyon).
    Ağrılı kişilerde, bu sistemler normalde egzersiz sonrası ağrı tepkisini değiştirmek ve egzersize bağlı hipoalgeziye (EIH) neden olur. İnsanlar zaten ağrı çektiğinde, o kadar net görünmez.
    1. Endojen Opioid Sistemi
    Bu teori, egzersizin kan basıncında bir artışla endorfinlerimizin beyindeki hipotalamus ve hipofiz bölgelerinden salınmasını tetikleyeceğini belirtir. Bu endorfinler, opioid ilacının etki ettiği aynı reseptörleri ( opioid reseptörleri) etkinleştirmek için merkezi ve çevresel olarak etki eder . Bu reseptörler, eşik değeri (ağrının yaratılmasına yardımcı olabilecek sinyaller) değiştirir.
    Ağrısız kişilerde, opioid antagonisti ve bu egzersizden daha düşük bir analjezik yanıt vererek bu hipoteze destek verir.Bu yanıt çok karmaşıktır.
     Ağrılı kişilerde, endojen opioid sistemleri işlevsizdir ve egzersizi takiben normal analjezik cevap bozulur. Bazı insanlar tek bir egzersizden sonra ağrıda bir artış yaşarlar ve bu direnç egzersizi (esas olarak izometrik) ve aerobik için benzerdir. Ne yazık ki, bu bize bunun nasıl çalıştığı hakkında hiçbir fikir vermez, sadece egzersize normal analjezik yanıtın değiştiğini gösterir.
    2. Opioid olmayan sistemler
    Egzersize bağlı analjezide opioid olmayan sistemlere artan ilginin bir nedeni, egzersiz yapmadan önce opioid antagonistleri uygulandığında ağrısız bireylerin değişken bir yanıta sahip olmasıdır. Bunun açıklamalarından biri, sinaps uyarılabilirliğini arttırmak veya azaltmak için beyinde ve omurilikte salınan lipitleri içeren endokannabinoid sistemdir. Egzersize bağlı analjezinin meydana gelmesi için, omurilikteki sinaps engellenir.
    Ağrısız insanlar egzersizden önce ve sonra kanlarını aldığında, endokannabinoidlerin artan salınımının, egzersiz sonrası analjezi üretmek için opioid sistemiyle birlikte çalışabileceğini gösteren bazı kanıtlar vardır.
    Omuz ağrısı olan kadınlarda opioid olmayan sistemlerin mekanizmasını araştıran bir test öncesi ve sonrası çalışmada; Bir dizi kol hareketi sırasında ağrının arttığı ve bununla birlikte endokannabinoidlerin salınımının arttığı saptandı.
    3. Koşullu Ağrı Modülasyonu
    Daha önce 'Yaygın Zararlı İnhibitör Kontrol' olarak adlandırılan, şartlandırılmış ağrı modülasyonu, ağrı araştırmalarında oldukça sıkıntılı bir alandır. ağrı deneyimine dönüşen mesajlar omuriliğe doğru hareket eder ve her seviyede 'yukarı' veya 'aşağı' döndürülür. Beyin sapındaki iki yapı, ağrı hissinden sorumlu kortikal alanlara doğru giden bu mesajlar için büyük santralleri temsil eder. Başka bir baskılayıcı yeni uyaran daha geldiğinde, bir yerlerde ağrılı bir uyaranın 'susturulmasına' izin veren 'yaygın' inen inhibisyon gönderirler.
    Ağrısız kişilerde bu sistem ağrılı egzersizle analjeziye yol açıyor gibi görünmektedir.Ama egzersiz ağrılı olmadığında, sonuçsuz bir ilişki vardır
    Ağrı çeken kişilerde bu sistem, omuriliğe giden nosisepsi 'aşağı çekmek' için zor bir zaman geçirebilir ve bu sistemdeki işlev bozukluğu egzersize verilen değişmiş yanıtı. Henüz bu teoriyi egzersiz müdahalelerinde destekleyecek iyi bir kanıt yoktur.
    Bağışıklık sistemi
    Bağışıklık sistemlerimizi yaşamımız boyunca artırmanın yanı sıra, egzersiz hemen bağışıklığı değiştirir. Egzersizden 1-2 saat sonra, bağışıklık hücreleri, bağışıklık gözetimi ve regülasyonunun yüksek bir durumunu yansıtan periferik dokulara dramatik olarak yeniden dağıtılır. Egzersize karşı bir bağışıklık yanıtı, merkezi sinir sisteminin uyarılabilirliğini artırabilir.
    Ağrılı, özellikle kronik yaygın ağrılı kişilerde, bağışıklık fonksiyonu artabilir ve tek bir egzersiz seansı bunu şiddetlendirebilir ve ağrı artmasına neden olabilir.
    Otonom sinir sistemi
    Egzersiz normalde stres yanıtımızı aktive eder, bu da stres hormonu salınımına  neden olur. Bu hormonların ayrıca beyin ve omurilikte analjezik etkileri vardır. Otonom sinir sistemi aktivitesi, kalp hızı değişkenliği ile dolaylı olarak ölçülebilir, daha fazla değişkenlik daha iyi parasempatik tonu gösterir.
    Kronik geniş yayılmış ağrısı olan kişiler, istirahatte daha düşük parasempatik aktiviteye sahip olabilir, bu da teorik olarak egzersizin analjezik etkisini azaltabilir Şu anda bu teoriyi destekleyen hiçbir kanıt bulunmamaktadır.
    Büyük bilinmeyen
    Egzersiz sadece fiziksel bir stresör değildir, ancak bugüne kadar yapılan çoğu araştırma bunu özellikle ağrı araştırmalarında olduğu gibi düşünmüştür. Ağrılı durumlardan olumlu sonuçlara psikososyal faktörler aracılık ettiği bilinmektedir. Ancak ağrı için egzersizin psikolojik mekanizmaları hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz.
    Öz-yeterlik, ağrı sonuçları için çok önemli bir aracı faktördür ve bu modelin egzersize nasıl uyduğuna ışık tutmaya başlıyoruz. Ağrılı egzersize izin vermek, bireyler için sonuç beklentisini değiştirebilir ve neyin mümkün olduğuna ilişkin algılarını değiştirebilir.
    Korku önleme modeli, hastaların belirli hareket veya egzersizlerden nasıl kaçınabileceğini modellemek için uzun zamandır kullanılmaktadır. Ancak egzersizin analjezik etkilerinde korkunun rolünü araştıran bir araştırma eksikliği vardır.
    Psikolojik değişkenler için reçete yazmalıyız
    Öz-yeterlik, korku, kontrol odağı ve ruh hali gibi psikolojik değişkenler, ağrı sonuçlarını açıklayan anahtar faktörler olmasına rağmen, egzersiz tedavisinde nasıl çalıştıklarını gösteren hiçbir kanıt yoktur. Bu faktörlerin egzersiz tedavisinde gözlenen etkilerin büyük bir bölümünü açıklaması muhtemel olabilir.
    Gözlemlediğimiz fiziksel kapasitelere ve elde etmek istediğimiz fiziksel sonuçlara dayalı olarak egzersiz yapma eğilimindeyiz. Ancak bu sonuçların ne kadarı egzersizin fiziksel etkilerine dayanmaktadır ? En azından fiziksel değişkenlerle uyumlu olarak psikolojik değişkenlere dayanarak reçete yazmalıyız (ve sonunda psikolojik değişkenlerin egzersizde ilk olarak son olmadığını düşünmeliyiz).
    Sonuç
    Temel bilim ile, egzersizin ağrı üzerinde nasıl çalışabileceği hakkında bazı teoriler önerdik, ancak çok iyi kanıtımız yok. ‘’Odadaki fil’’, egzersizi sahte bir duruma karşı test edemediğimiz için, egzersizin etkisinin ne kadarının egzersizin kendisinden kaynaklandığından emin değiliz. Egzersizin bu 'ekstra' etkileri ağırlıklı olarak psikolojik, duygusal ve sosyal faktörlerle açıklanabilir. Ağrı çekmeyen insanlar için, egzersizin fizikselin ötesinde birçok faydası vardır. Bu duygusal, duyuşsal ve sosyal faktörler, insanların egzersiz yapmanın ve eğlenmeye devam etmesinin temel nedenleridir. Ağrı çekenler için egzersizin etkisini optimize etmek için bu faktörler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmamız gerekir.

  • AŞAMALI AŞIRI YÜKLENME

    • 3 yıl önce

     
     
     
    AŞAMALI AŞIRI YÜKLEMENİN ANAHTARI
     
    Ne zaman birisi bir halter antrenmanına başlamaktan, ilk maratonunu koşmaktan veya sezon dışı bir antrenman planına başlamaktan bahsettiğinde, öneri her zaman aynıdır: "yavaş başlayın"; "Yavaş yavaş ilerleyin"; "Çok yakında çok şey yapma". Bir yaralanma veya cerrahi prosedürden sonra spora döndüğünüzde bunu bir doktordan bile duyabilirsiniz. Ama ne kadarı çok fazla? Ve ne kadar erken, çok mu erken? Ne yaparsanız yapın, yavaş yavaş ilerleme sanatı zordur.  Aşağıda, aşamalı aşırı yükleme nedir;sakatlanma riskinizi en aza indirirken fitness hedeflerinize ulaşmanıza izin verecek aşamalı aşırı yükleme nasıl olmalı konularını bulabilirsiniz.
     
     AŞAMALI AŞIRI YÜK NEDİR: YARALANMALAR NASIL OLUŞUR?
    yaralanmalar genellikle, yapmaya hazır olmadığımız bir görevi yerine getirmekten ; uzun süre dayanamadığımız veya dayanmaya hazır olmadığımız bir yükten kaynaklanır .Yaz dinlenme döneminden sonra yeniden antrenmanlara başlandığı zaman veya sezon başı yüklenme döneminde yada sakatlıktan geri dönüşte adale, tendonlar ve bağlar daha tam hazır olmadığı zaman bu tip yaralanma riski çok yüksektir Öyleyse, aşamalı aşırı yüklenmenin anahtarı nedir? Anahtar, Akut: Kronik iş yükü oranı adı verilen bir hesaplamadır. 
     
    AŞAMALI AŞIRI YÜK NEDİR: AKUT: KRONİK İŞ YÜKÜ ORANLARI (ACWR)
    Akut: kronik iş yükü oranı veya ACWR, bir kişinin hazırlandığı iş yükünü (yani aktivite seviyesi) mevcut iş yüküyle karşılaştıran bir hesaplamadır . Bunu , son haftadaki iş yükünü (akut iş yükü) geçen aydaki iş yüküyle (kronik iş yükü) karşılaştırarak, daha yeni egzersiz seanslarına ek ağırlık sağlamak için daha yüksek düzeyde matematikle karşılaştırarak yapar .
    Esasen ACWR, yaptığınız işe ne kadar hazır olduğunuzun bir göstergesidir . Yani kişinin yorgunluk düzeyini kendisi için uygunluk seviyesi ile karşılaştırılmasıdır. Bu nedenle, daha yüksek bir sayı, hazır olmadığınız bir iş yükü gerçekleştirdiğinizi gösterir.
    AŞAMALI AŞIRI YÜK İLE ACWR'Yİ KULLANMA
    ACWR ne kadar büyükse, yaralanma riski o kadar büyüktür. Örneğin, ACWR = 2.0 veya % 200, bu son hafta kaldırabileceğinden daha fazla iş yükünün olduğunu gösterir. Bu durumda 2.0 ACWR sizi çok yüksek bir yaralanma riskine sokar
    Hulin  ve ark vd.  5 yıllık bir çalışmasında yüksek ACWR'den kaynaklanan artan yaralanma riskinin detaylarını yayınladı.  Şaşırtıcı bir şekilde, akut iş yükü ölçüsünün alındığı hafta boyunca ACWR (dahili veya harici) arasında hiçbir bağlantı bulamadılar . Bununla birlikte, sporcuların sonraki hafta boyunca daha yüksek yaralanma riski altında olduğunu buldular. ACWR'de ani artışın anlamı  : Bu hafta spor salonunda aşırıya kaçarsanız, önümüzdeki hafta spor salonunda yaralanmanız daha olasıdır. 
     

     
    PEKİ NE KADAR ÇOK FAZLA?
    Yukarıdaki grafikte yıldız işareti, yaralanma olasılığında istatistiksel olarak önemli bir artışı gösterir. Gördüğünüz gibi, ilk yıldız % 1,5 veya% 150 ACWR'de mevcuttur . Bu nedenle, haftalık iş yükünüz ortalama aylık iş yükünüzün% 150'sinden fazla veya buna eşit olduğunda kendinizi daha yüksek bir yaralanma riskiyle karşı karşıya bıraktığınız anlamına gelir. Üst düzey sporcuların zaman zaman > 1.5 ACWR'de antrenman veya performans göstermesi gerekebilir.Ortalama her hafta sonu yarışacak sporcu, iş yükündeki bu artışları en aza indirmeye özen göstererek yaralanma riskini azaltabilmelidir.
     
    İŞ YÜKÜNDE ANİ YÜKSELMEYE RAĞMEN YARALANMAYI ÖNLEMEK İÇİN YAPABİLECEĞİM BİR ŞEY VAR MI?
    Öncelikle, burada net olmak önemlidir: ACWR > 1.5, yaralanma olasılığınızı artırırken, bu aralıkta çalışırken yaralanabileceğiniz anlamına gelmez İkinci olarak, ACWR'nizden bağımsız olarak iş yükündeki artışa karşı toleransınızı etkileyecek bir dizi başka faktör vardır.  böyle bir faktör, tek başına kronik yüktür. Aşağıdaki grafikte de görebileceğiniz gibi,  kronik yük arttıkça , yaralanma olasılığı azalır.


     
     
    Basitçe ifade etmek gerekirse, bir yüke ne kadar çok maruz kalırsanız, yükteki ani artışlara o kadar dayanmanız gerekir. Bu nedenle amaç, yükün olmaması değil , kronik yükteki ani artışlara dayanmanıza izin vermek için kronik yükünüzün kademeli olarak ilerlemesidir . Kronik yükünüzü ilerletmek için, genellikle ACWR> 1.0'da antrenman yapmanız gerekecektir.  Yaralanma riskini ve antrenman uyarlamalarını etkileyen diğer bazı faktörler tanımlanmıştır, bunlar şunları içerir:
    1) Gecede 8 saat uyumak
    2) Stres
    3) kaygı 
    4) Stresle ilgili kişilik özellikleri
     Bu nedenle, ACWR, yaralanma riski için önemli bir değerlendirme olsa da, dikkate alınması gereken tek faktör değildir.
    İŞ YÜKÜMÜ NASIL İZLERİM?
    Bu alandaki çalışmalar, elit kriket oyuncularının harici iş yükünü belirlemek için attığı topların ayrı ölçümlerini kullanarak yapılırken, sonraki çalışmalarda; Ragbi, Avustralya futbolu, Futbol, İrlanda hokeyi, Amerikan futbolu, Basketbol, Hentbol, Çok sporlu sporcularda da  benzer sonuçlar elde edilmiştir.
     
    Kullanılan bazı harici iş yükü ölçümleri şunları içerir:
    (1) toplam mesafe
     
    (2) düşük hız mesafesi
     
    (3) orta hız mesafesi
     
    (4) yüksek hızlı mesafe
     
    (5) çok yüksek hızlı mesafe
     
    (6) giyilebilir ivme ölçerler aracılığıyla ölçülen oyuncu yükü.
     
    Bu önlemler ve bunları toplamak için gereken teknoloji arasındaki ayrım, elit seviyedeki sporcular için önemli olabilir. Bununla birlikte, amatör sporcu için , yukarıda açıklanan ve literatür tarafından iyi belirlenmiş dahili iş yükünün kullanılması yeterli olacaktır.
    AŞAMALI AŞIRI YÜK NEDİR: MESAFE KOŞUSU
    ACWR'deki ani artışlar için dahili iş yükünüzü izlemek değerli olsa da, mesafe koşusu bize yaralanma riskini azaltmak için ek kanıta dayalı yöntemler sunar. Koşu, kilo vermeye çalışanlar için genellikle tercih edilen bir egzersiz yöntemidir. Basittir, erişilebilirdir, seyahat süresi veya spor salonu üyeliği gerektirmez ve bunu herkes yapabilir. Ne yazık ki, acemi koşucular arasındaki yüksek yaralanma oranları, birçok insanın fitness hedeflerine ulaşmasını engelleyebilir. BMI'si 30-35 arasında olan acemi koşucuları değerlendiren bir Danimarka çalışması , haftada 3 km yerine 6 km / hafta antrenmanına başlayan koşucuların , ilk 4 hafta boyunca aşırı kullanım-yaralanma semptomlarını sürdürme riskinin yaklaşık% 50 oranında arttığını buldu . Bu nedenle , kilo vermek için çalışan bir programa başlıyorsanız,ilk ay 3 km / hafta ile başlamak akıllıca olabilir. Bu nedenle, 3 seans ½ mil(1km) koşu, düşük yaralanma riskiyle iyi bir başlangıç ​​noktası olacaktır.
    Daha ileri düzey koşucular için: Yarı maraton için deneyimli koşucu eğitimini değerlendiren bir araştırma , haftalık koşu mesafesindeki >% 20 artışın yaralanma riskini % 22 artırdığını buldu. Bu nedenle, bir yarı maraton veya maraton hedefine kadar çalışmayı planlarken, haftalık kilometrede>% 20 artışlardan kaçınmak için yeterli zaman bırakmak akıllıca olacaktır. Ek olarak, daha düşük vücut gücünün, iş yükü arttığında koruyucu bir faktör olduğu bulunmuştur.
    AŞAMALI AŞIRI YÜK NEDİR: BİR YARALANMA SONRASI KOŞUYA DÖNMEYE NE DERSİNİZ?
    Yükünüzü verimli bir şekilde izlerken bile yaralanmalar meydana gelebilir; Ve gelecekteki yaralanmalar için en büyük risk faktörü, önceki bir yaralanmadır . Bu nedenle, koşmaya dönmeden önce bir sakatlığı tamamen iyileştirdiğinizden emin olmak gerçekten önemlidir. Bir yaralanmadan sonra koşmaktan biraz zaman ayırmanız gerekebilir ancak araştırmalar , erken hareket ve rehabilitasyonun çok daha iyi sonuçlara yol açtığını göstermiştir . Aslında, bir yaralanmadan 2 gün sonra rehabilitasyona başlama ile 9 gün sonra başlama arasındaki farkın, sporcuların herhangi bir yaralanma riski olmadan 3 hafta önce oynamaya geri dönmelerine yardımcı olduğu gösterilmiştir.
     
    HATIRLANMASI GEREKEN NOTLAR
    Bu alanda her gün daha fazla araştırma yapılmaktadır, ve son zamanlarda bazı araştırmacılar ACWR hesaplamalarının değerini sorgulamaktadırlar. Bununla birlikte, ortalama bir fitness tutkunu için, aşamalı aşırı yüklenmenin bu anahtarlarını takip etmek sizi sporun içerisinde tutacaktır :

    • 0-10 arası bir derecelendirme ile antrenmanlarınızın genel zorluğunu takip edin
     
    • Antrenmanınızın süresini dakika olarak izleyin.
     
    • Haftalık iş yükünüz aylık iş yükünüzün % 150'sinden fazla ise dikkatli bir şekilde ilerleyin.
     
    • Kademeli olarak yüksek kronik iş yüküne ulaşmak için zaman ayırın.
     
    • 8 saat uyuyun, zihinsel sağlığı ciddiye alın ve bu faktörlerin sizi geride tuttuğunu hissettiğinizde antrenmanları zorlamayın.
     
    • Çalışan bir programı ilk kez başlatıyorsanız, haftada 3 km ile başlamayı düşünün.
     
    • Bir maraton veya yarı maraton için antrenman yapıyorsanız, haftalık>% 20 kilometre artışlarından kaçınmaya çalışın.

  • ANTRENMAN SONU DOĞRU BESLENME

    • 3 yıl önce

    Bir çalışmadan sonra yemek için en iyi yiyecek
     
    Zor egzersizler, çalışan kasları yakmak ve yakıt ikmali yapmak için doğru beslenmeyi gerektirir. Aslında, antrenman sonrası yedikleriniz fiziksel egzersiz öncesi tüketilen yiyecekler kadar önemlidir. Antrenman sonrası yenmesi gereken , en iyi yiyecek nerdir ve ne kadar sonra yenmelidir ? 
    Bu soruları cevaplamadan önce, egzersizlerinizi desteklemek için gıda alımının önemini ve vücudunuzun fiziksel egzersizin taleplerine nasıl cevap verdiğini anlamak önemlidir.
    Bir egzersiz seansı sırasında, enerji depoları (glikojen) tükenir, kas dokusu hasar görür ve elektrolitler ile birlikte sıvılar ter yoluyla kaybolur. Egzersiz sonrası besinler fiziksel taleplerden kaynaklanan kas glikojeni yenilemek için gereklidir. Ayrıca, bir egzersiz geri kazanım yemeğinin tüketilmesi, yeni kas dokusunu onarmak ve inşa etmek ve sıvı ve elektrolit dengesini sağlamak için protein sentezini uyarmaya yardımcı olur.
    Besinlerde Faktoring ve Zamanlama
    Araştırmaya göre, bir egzersizden sonra doğru miktarda karbonhidrat ve protein tüketmek özellikle önemlidir. Ne zaman yemek yemesi, birkaç çalışmaya göre yapılan egzersiz türüne bağlıdır.
    Kas büyüklüğünü arttırma hedefiyle yoğun ağırlık direnci egzersizlerinin, egzersizden 30 dakika sonra 20-30 gram yağ proteini ve 30-40 gram sağlıklı karbonhidrat  tüketmesi önerilmektedir .
    Formda kalmak amacı ile daha hafif aerobik egzersizler için egzersizden bir saat sonra aynı oranda iyi dengelenmiş bir yemek önerilmektedir. 
    Direnç antrenmanından sonraki 30 dakika içinde yiyecek tüketilmezse, antrenman sonrası ortaya çıkan anabolik bir pencereye ilişkin farklı teoriler vardır. Ağırlık antrenmanından bir saat sonra yemek yemesi önerilse de, bazı araştırmalar anabolik pencerenin antrenman sonrası dört saat kadar dayanabileceğini gösteriyor. Antrenman sonrası yemek için en önemli faktör mutlaka besin zamanlaması değil, sadece en uygun zindelik için doğru yiyecekleri yediğinizden emin olmaktır. 
    Nemlendirilmiş ve Yeme İyi Dengeli Yemekler
    Temel odak noktası olan karbonhidrat ve protein içeren zorlu bir çalışmadan sonra temel besin maddeleri gereklidir. Bol miktarda sıvı tüketmek gerektiğinde elektrolit ile zenginleştirilmiş sıvı tuketmek gereklidir.
     
    Egzersizin yoğunluğu, egzersiz sonrası öğününüzde karbonhidratın proteine ​​oranını belirlemeye yardımcı olabilir. Amerikan Spor Hekimliği Koleji (ACSM), bir dayanıklılık sporcunun egzersiz bittikten sonraki bir saat içinde 3'e 1 karbonhidrat / protein oranına sahip 300-400 kalorili bir aperatif tüketmesini önerir.
    Düşük ila orta yoğunluktaki egzersizlerin, egzersiz tamamlandıktan sonra bir saat içinde ve en fazla iki saatten fazla tüketilen 2'ye 1 karbonhidrat / protein oranını izlemeleri önerilir.
    Spor beslenme araştırması, egzersiz sırasında kaybedilen vücut ağırlığının her bir kilosu için 2-3 bardak (450-700 ml) su içilmesini önerir. Aktif yetişkinler tipik olarak bir antrenmandan sonra tartılmazlar, bu nedenle uyulması gereken iyi bir kural, dehidrasyondan kaçınmak için fiziksel aktivite sırasında ve sonrasında bol miktarda sıvı içmektir. Susadığınızda (saatte 800 ml'den fazla olmamak kaydıyla) içmek şimdilerde tercih edilen kılavuzdur.
    Egzersiz Sonrası Yemekleri Atlama
    Yiyecek alımı, antrenman öncesi ve sonrası atletik başarının önemli bir bileşenidir. Sporcular, egzersiz performansını artırmak için karbonhidrat ve özellikle egzersiz programlarını takip eden proteinler dahil olmak üzere çeşitli diyet stratejileri kullanırlar. Ayrıca, fiziksel antrenman sırasında ve sonrasında uygun hidrasyonun sürdürülmesine odaklanırlar. 
    Besinlerin egzersiz sonrası toparlanma için rolüne dair bir çalışmaya göre , yeterli karbonhidrat, protein ve sıvı olmadan, performans bozulabilir.
    Egzersizden hemen sonra karbonhidrat tüketmenin, kas glikojen sentezi oranlarını (kas hücrelerine geri yüklenen enerji) en üst düzeye çıkarmak için mükemmel bir strateji olduğu gösterilmiştir.
    Egzersizden sonraki bir saat içinde ek protein tüketmenin de kas glikojen depolarını iyileştirdiği gösterilmiştir.
    Sert egzersizler kaslarınızdaki yakıtı tüketir. Tükenmiş glikojen depolarını geri yüklemek için yeterli besin olmadan, protein dengesinin negatif durumda kaldığı söylenir. Egzersiz sonrası yemek atlamak dengesizliğe veya kas dokusunun oluşturulmasına elverişli olmayan olumsuz bir fizyolojik ortama katkıda bulunabilir.
    Amaç, egzersiz öncesi, sırası ve özellikle egzersiz sonrası yeterli miktarda makro besin tüketerek elde edilen pozitif veya net bir protein dengesini sağlamaktır. Egzersizden hemen sonra hem karbonhidrat hem de protein tüketen sporcular için gelişmiş kas protein sentezi oranları gösterilmiştir.
    Egzersiz Sonrası Yemek İpuçları
    Antrenman sonrası yemek karmaşık olmak zorunda değildir ve pahalı olması veya dışarıdan takviye gerektirmez. Yemek yemenin en önemli kısmı yemeklerinizi planlamak ve hazırlamaktır. 
    Sağlıklı ve Kullanışlı Egzersiz Sonrası Yiyecekler

    • Yağsız proteinler
    • yoğurt
    • Kinoa
    • Esmer pirinç
    • Tam tahıllı sarım / ekmeği
    • Güç yeşillikleri
    • Fıstık ezmesi
    • Meyve
    • Çikolatalı süt
    Protein tozu gibi pahalı ticari yiyecekler satın alınabilir ve bazı insanlar bu rahatlığı tercih eder. Bununla birlikte, sağlıklı yiyecek almak ve hazırlamak aynı derecede kolay ve daha ekonomiktir .
    Zor bir antrenmandan sonra vücudunuzu yakıtla doldurmak için sık sık öğünler için hazır kaliteli yiyeceklerden oluşan bir stokunuz olmalıdır.
    Egzersiz Sonrası Yemek Fikirleri
    Antrenman sonrası yiyeceklerinizi hazırlamak aynı zamanda sağlıklı bir vücuda ve yaşam tarzına sahip olmanın eğlenceli bir parçasıdır. Aşağıda, harika bir antrenmandan sonra tadını çıkarabileceğiniz yemeklerin bir örneği verilmiştir:
    • Kahverengi pirinç ve kemiksiz derisiz tavuk göğsü - En sevdiğiniz düşük sodyumlu baharatlar veya salsa ile besleyici bir iyileşme yemeği için hazırlanın. Bu, et lokantasında, ocak veya fırında yapılabilir. Bazı sporcular, olası mide rahatsızlığını azaltmak için kahverengi üzerine beyaz pirinci tercih eder . 
    • Power smoothie - En sevdiğiniz meyveyi sade yoğurt, badem sütü, soya veya en sevdiğiniz süt, biraz su ve buzla karıştırın. En sevdiğiniz fındık ezmesinden bir kaşıkla sağlıklı bir yağ takviyesi eklenebilir. 
    • Yumurta çırpma - Bir bütün yumurta, yumurta akı, sebze ve tatlı patatesin en sevdiği baharatlarla atılıp taze karabiber serpebileceği kolay tavada yemekler. 
    • Fıstık ezmesini geçin - Tam tahıllı filizlenmiş tostta Amerikanın en sevdiği sandviç, egzersiz sonrası bir zevktir. Şekerli reçel bırakıp yerel balın tadını çıkarın. Bu besin yoğun öğün kaliteli bitki proteini, sağlıklı yağ ve yüksek lif içerir. 
    • Artıkları kontrol et - Bir gece önce pişirdiğiniz şey, isminizi çağırıyor ve o bedene yakıt ikmali için hazır.  Quinoa yemeye hazır mısın? Yeşil salatalar üzerine atıp, dengeli bir yemek için balzamik serpin.
    • Sarın - Tam tahıllı lifli lifler, harika bir toparlanma yemeği için harika bir başlangıçtır. Taze avokado, seçtiğiniz yağsız et, yeşillik, fasulye veya saranın temasına uygun olan her şeyi ekleyin, toplayın ve tadını çıkarın.
    Amerikan Egzersiz Konseyi'nin tavsiye ettiği zevk için ek atıştırmalıklar:
    • 1/2 su bardağı meyve veya muz ile yağsız  yoğurt. 
    • 1 yemek kaşığı badem veya fındık ezmeli muz.
    • Az yağlı çikolatalı süt
    • 1 dilim tam tahıllı tostta 4 ons albacore ton balığı.
    • Tam buğday İngiliz çöreği veya kepekli pide bir dilim düşük sodyum hindi eti ve humus.
    • Protein 2 kaşık toz peynir altı suyu proteini ve suyla harmanlanmış 1/2 muz ile karıştırılır.
    Antrenman sonrası sizin için hangi sağlıklı yiyeceklerin işe yaradığını bulmak, deneme yanılma yoluyla olacaktır. Bir beslenme stratejisinin uygulanması, yemek planı sonrası ve egzersiz öncesi başarınızı yaratacaktır.
    Egzersiz sonrası vücudunuzu beslemek için doğru yiyecekleri yemek, hedeflerinize ulaşmanın en önemli kısmı olacaktır. Diğer öneriler öğünleri atlamamak ve bol su içmeyi unutmamaktır. 

REHABİLİTASYON

ÖN ÇAPRAZ BAĞ YARALANMALARININ CROSS BRACING PROTOKOLU İLE KONSERVATİF TEDAVİSİ

  • COVID-19 dan SONRA EGZERSİZE DÖNÜŞ

    • 3 yıl önce

    COVID-19'dan Sonra Egzersize Dönüş
     
    Sağlıklı bir popülasyonda hafif (hastaneye yatırılmamış) bir COVID-19 vakasından sonra egzersize dönüş ve aktiviteye ilişkin mevcut literatürü gözden geçirdik.
    SARS-CoV-2 (COVID-19) esas olarak solunum damlacıkları ve yakın kişisel temaslarla bulaşır . Virüsün vücuda esas olarak burundan girdiğine, solunum yollarını ve akciğerlere yerleşerek vücudun diğer birçok yerine yayıldığına inanılır.
    Virüs daha sonra yabancı cisimlerin temizlenmesinden sorumlu olan akciğerlerdeki makrofajlar tarafından alınır. Akciğerlerimizdeki oksijenin dolaşıma katılmasında görevli olan alveollere yerleşip orada yeterli oksijen alımına engel olur.
     

    Vücudun oksijen dağıtma yeteneğindeki bu azalma, hafif vakalarda bile ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu, havanın akciğerlere etkili bir şekilde girdiği (ventilasyon), ancak oksijen ticaretinin normalde olduğu gibi çalışmadığı (perfüzyon) ventilasyon / perfüzyon (V / P) uyumsuzluğu olarak bilinir .
    COVID-19 un  kardiyak, pulmoner, hematolojik, kas-iskelet üzerinde belgelenmiş etkisi, nörolojik, psikolojik, dermatolojik, gastrointestinal sistem, ve böbrekler üzerinde
    etkileri gözlenmiştir. Devam eden nefes alma güçlüklerine ek olarak, seçkin sporcularda ve sağlıklı insanlarda aşırı yorgunluk, düzensiz kalp ritimleri, kalp kası iltihabı (miyokardit), kas ağrıları, mide-bağırsak rahatsızlığı ve kan pıhtıları görülmüştür.
    Fiziksel uygunluğunuz COVID-19 durumunuzu hafifletmeye yardımcı olabilirken, sizi bunlardan birini geliştirmekten koruyamaz.
    JAMA Kardiyoloji de yayınlanan bir Almanya çalışmasında, hastalık öncesi tamamen sağlıklı ortalama yaşı 49 olan 100  Covid-19 kişide % 78 oranında myokardit görüldüğü bildirilmiştir. Mart ayında virüse yakalanan ABD Olimpiyat kürek takımındaki bir düzineden fazla sporcu , ilk hastalıktan haftalar sonra sürekli yorgunluk yaşadıklarını belirtiler.
     
    Miyokardit ve Kalp Aritmileri
    Aritmilere veya kalp iltihabına neden olabilen virüs tarafından tetiklenen aşırı iltihaplanmadan kaynaklandığı öne sürülmüştür . Semptomlar, yaptığınız aktiviteyle orantılı olmayan aşırı nefes darlığı, hızlı kalp atışları veya düzensiz kalp atışı, göğüste sıkışma, baş dönmesi veya bayılmayı içerir.
    Daha önce sağlıklı olan, hafif veya asemptomatik COVID-19 vakaları olan 26 erkek ve kadın kolej sporcusu üzerinde yapılan yakın tarihli bir çalışmada, % 15 miyokardit semptomları sergiledi ve bu da aşırı eforla kalp durmasına ve olası ölüme neden olabilir.
    Akut solunum sıkıntısı sendromu
    Alveollerdeki bu tükenmiş değişim o kadar şiddetli hale gelebilir ki, vücudunuz artık yeterli oksijen alamaz haline gelir.. Buradaki semptomlar nefes darlığı, ciltte mavi renk (oksijen eksikliğini gösterir), % 93'ün altında oksijen satürasyonudur (evde bir nabız oksimetresi ile akıllı saatlerdeki gibi; ölçülebilir).
    Venöz tromboembolizm (VTE)
    Akciğerlere mobilize olabilen ve tıbbi bir acil durum haline gelebilen ekstremitelerdeki kan pıhtılarıdır . Bunun neden meydana geldiği şu anda anlaşılamamıştır, ancak hafif vakalarda bile kayda değer bir risktir. Belirtiler arasında her iki tarafta bir aktivite ile ilişkili görünmeyen bacak ağrısı, baldırlarda gerginlik yer alır. Hareketlilik, VTE geliştirme riskini artırabilir.
    COVID'den Sonra Egzersize Dönüş
    Fiziksel hareketsizlik, tüm nedenlere bağlı ölüm oranlarının artmasıyla ilişkili fiziksel ve zihinsel sağlık için yaygın olarak kabul edilen bir risktir . Günlük adımlarda 10.000 ila 1500 adım arasında 2 haftalık bir düşüşün, insülin duyarlılığını ve lipid metabolizmasını bozduğu ve sağlıklı yetişkinlerde visseral yağı artırdığı gösterilmiştir.
     
    Ancak COVID'den sonra egzersize geri dönerken dikkatli olmalıyız.
    Egzersiz yapmak için yeterince iyi hisseden, çok erken egzersize dönen ve zorluk ya da kötüleşen semptomlar yaşayan, hafif COVID-19 geçirmiş olan, genç ve sağlıklı bir çok vaka görülmüştür. Çoğu, COVID-19'un hala sistemlerini etkilediğini, egzersizin zorluğuyla birleştiğini ve çok erken faaliyete dönmeye çalıştığını bilmiyordu .
     
    COVID'den Sonra Egzersize Geri Dönmek İçin HSS Hususları

    • COVID-19'lu her hasta benzersizdir. COVID-19'daki genel modeller bildirilmiş olmasına rağmen, hastalık ekspresyonunda geniş bir varyans vardır.
    • COVID-19'lu her hasta benzersiz bir hızda iyileşir. Şu anda bir hastanın aktiviteye adım adım geri dönmesine rehberlik eden bir algoritma yoktur.
    • Henüz kanıtlanmamasına rağmen, hastalığın şiddeti iyileşme süresini etkiliyor görünmektedir.
    • COVID-19'dan sonra aktiviteye dönüş, kardiyak, pulmoner, hematolojik, kas-iskelet sistemi ve gastrointestinal sistemleri içeren bir vücut sistemi yaklaşımı ile yönlendirilmelidir.
    • Klinisyenler, hastalara yavaş, kademeli, adım adım aktiviteye dönmelerini tavsiye etmelidir.
    • Hastalar, yukarıda listelenen vücut sistemlerinde semptomlar geliştirmeleri halinde Doktorlarına başvurmaları gerektiği özellikle belirtilmelidir.
     
    COVID Sonrası Egzersize Dönmek İçin HSS Önerileri
    • COVID-19'lu bir hastada sürekli ateş, istirahatte nefes darlığı, öksürük, göğüs ağrısı veya çarpıntı varsa egzersize devam edilmemelidir.
    • Altta yatan kardiyovasküler veya pulmoner rahatsızlığı olan herhangi bir COVID-19 hastası, asemptomatik olsa bile egzersize devam etmeden önce bir doktora danışmalıdır.
    • 7 gün boyunca asemptomatik olan, kendi kendine sınırlı bir COVID-19 seyri olan başka türlü sağlıklı bir hasta, normal yoğunluk ve hacmin % 50'sinde fiziksel aktiviteye devam etmeye başlayabilir.
    • COVID-19 olan hastalarda egzersize devam edildiğinde göğüs ağrısı, ateş, çarpıntı veya nefes darlığı gelişirse bir hekime danışılması önerilir.
     
    COVID-19'dan Sonra Egzersize Dönme Planı
    Bu öneriler yardımcı olsa da, tam olarak nereden başlayacağınızı anlamak çok zor olabilir.
    HSS ve aktiviteye güvenli bir şekilde geri döndüğünü bildiren diğer uluslararası kuruluşlar arasında, ortalama süre semptomların ortaya çıkmasından itibaren 10 gün; VE semptomların çözülmesinden itibaren egzersizin başlamasına kadar 7 gündür .
    HSS'den bu kılavuzun yazarları, hafif semptomlarda aktiviteyi  
    COVID-19 öncelikle bir solunum rahatsızlığı olarak kabul edilir, bu nedenle kardiyovasküler sistemi zorlamadan egzersizi yeniden entegre etmeye başlamak, aktivitenin daha iyi ilerlemesine yol açan daha faydalı bir yaklaşım olabilir. Bu seansları daha kısa seanslara bölmek , yoğunluğu düşürerek yorgunluğu, pıhtılaşma riskini ve nefes darlığını azaltmaya yardımcı olabilir.
    COVID-19 öncesi tipik antrenmanı, haftada 4-5 gün yüksek yoğunluklu kuvvet antrenmanı ve haftada 2-4 gün aerobik kondisyon olan kişi için aşağıdaki şema geliştirilmiştir:
    Sürecin bu noktasında her gün aktivite seçenekleri şunları içerir:
    1. 20-24 dakikalık 3 mil temposunda günde 20 dakikalık yürüyüşler (tipik olarak 17 dakikalık tempo).
    2. Bazı günler rahat bir tempoda 10-15 dakikalık spini bisiklet sürüşü (sürüş sırasında nabız oksijeni izleme) ile dönüşümlü olarak (pedal çevirirken sohbet edilebilir).
    3. 20 dakikalık hafif yoga 
    4. Evdeki merdivenleri birkaç kez yürüyün ve yaşamsal belirtileri değerlendirme (kalp atış hızı, nabız oksijeni, ten rengi)
    5. Antrenmanı ayırın. Genelde bir saat yapıyorsanız, 30 dakika ile başlayın (potansiyel olarak 15 dakikalık iki oturuma bile bölünebilir) ve nasıl yanıt verdiğinize göre ilerleyin. 
     
    Daha iyi hissetmeye başlandığınızda , aşağıdaki kuvvet antrenmanları eklenebilir:
    1. Düşük-orta yoğunlukta 3-4 egzersiz devresi ve turlar arasında 1-2 dakika dinlenme
    2. Push Ups (Şınav)
    3. Goblet Squat
    4. Bicep Curls
    5. Side Plank
    6. Split Squats
    7. Spor salonuna dönerken:
    8. Dambıl / makineyi sadece başlamak için kullanın - kardiyovasküler yükü en aza indirmek için izolasyon egzersizlerine odaklanmalısınız.
    Genel olarak, umarım yukarıdaki bilgiler sürecinize başlamanız için yeterince bilgi verebilmiştir. Daha önce bulunduğunuz sportif seviyeye geri dönememenin sinir bozucu ve zor olabileceğini biliyoruz ve daha önemlisi bunun ne kadar süreceğini bilmiyoruz.Eğer doğru adımları atarsanız tekrar o seviyelere geri dönebileceğinize eminiz.
     
     
      
     
     
     

  • image description
  • ARKAYA OMUZ ÇIKIĞI REAHABİLİTASYON PROGRAM...

    • 3 yıl önce

     
    ARKAYA OMUZ ÇIKIĞI / SUBLUKSASYONU KONSERVATİF  REHABİLİTASYON  PROGRAMI
    Arka omuz çıkığı / subluksasyonu için fizik tedavi rehabilitasyonu üç aşamada özetlenmiştir,
    Aşağıda belirtilen faktörlere göre düzenlenir:

    1. Omuzdaki instabilite /laksite derecesi
    2. Okut veya kronik oluşu
    3. İmmobilize olduğu süre
    4. ROM (eklem hareket açıklığı) ve kuvvet durumu
    5. Performas / aktivite talepleri
    Faz 1 ve Faz 2 deki tüm egzersizler, dinamik eklem stabilitesi sağlanıncaya kadar eklem posterior kapsülüne gelecek yüklerde çok dikkatli olunmalıdır.
    AŞAMA I:
    • Gerektiği gibi modaliteleri uygulayın (ısı, buz, elektroterapi vb.)
    • Hareket açıklığı egzersizleri yapın (pasif, aktif yardımcı)   adduksiyon, fleksiyon ve iç rotasyondan kaçının.
               A) Halat ve Kasnak
               B) Değnek
               C) Parmak Yürüyüşü
    • Ön cuu  / kapsül esnemesinin mobilizasyonu (gerektiği şekilde).
    • Kol yanda ve dirsek 90 ° (ağrısız ROM) ile IR / ER için elastik direnç: ve skapular güçlendirme
    • UBE
    • Aşağıdakiler için DB alıştırmaları:
    A) Supraspinatus - omuz seviyesinin altındaki skapular düzlemde dolu / boş
    B) Omuz fleksiyonu
    C) Omuz abduksiyon
    D) Omuz ekstansiyon
    E) Sırtüstü omuz yuvarlama
    F) Sırtüstü serratus  punch  (yukarı itme artı programı)
    G) Omuz silkme
    H) Önkol / dirsek güçlendirme
    • Ritmik stabilizasyon egzersizleri (sırtüstü pozisyonda başlayarak fonksiyonel hareket düzlemlerine ilerleyerek)
    • Nazik manuel dirençli PNF paternleri  (işlevsiz hareket düzleminde çalışarak ilerleme)
    AŞAMA II
    • Ön manşet / kapsül germe, mobilizasyon ve hareket açıklığı egzersizlerine (gerektiğinde) devam edin.
    • Serbest ağırlıklarla ve elastik dirençle omuz güçlendirme egzersizlerine devam edin (eksantrik
    döndürücü manşet üzerinde çalışma) ve arka deltoid, hareket düzlemlerini 90/90 pozisyonuna ilerle
    • Wall push up plus'ı ekleyerek Progress push up plus programı
    • Varsa kasnak sistemiyle alt tuzak aşağı çekmeleri ekleyin
    • Aşağıdakileri ekleyerek ilerlemeye eğilimli DB programı:
    A) horizontal abduksiyon
    B) ER ile geri çekme
    C) avuç içi öne doğru uzatma
    • Plyotoss göğüs geçişi (baş üstü ve tek kola ilerleme)
    • Dr. Stewart'ın önerdiği şekilde aşamalı fırlatma programına başlayın
    • Baş üstü sporcular için iyi organize edilmiş bir temel stabilite programı dahil olmak üzere tüm vücut kondisyonlamasına başlayın
    • Beceri geliştirmeye düşük yoğunluk düzeyinde başlayın
    • Dirençli ve fonksiyonel hareket düzlemlerinde ritmik stabilizasyon egzersizlerine devam edin
    • PNF modellerine devam edin
    • Posterior cuff’a eksantrik yüklemeyi vurgulamak için manuel dirençli teknikleri veya elastik direnci kullanın.
    AŞAMA III: Önceki aktiviteye seviyesine  dönmek için  aşamalı egzersizlere odaklanın
    • Progress push up plus programı (değişik zeminlerde)
    • Aşamalı fırlatma programına devam edin
    • Güçlendirmeye devam edin
    • Başüstü güçlendirme ekleyebilir (askeri eğitim)
    • Hafif dirençli bench programına geçilebilir. Posterior kapsüle  stresi önlemek için güvenlik durdurmaları kullanın
    • UBE'ye devam et
    • Omuza (rotator manşet, posterior deltoid) vurgu yaparak tüm vücut kondisyonlama programına devam edin
    • becerisi geliştirme planlanmalı. Faaliyete özgü becerileri uygulamaya başlayın (iş, eğlence etkinliği,
    spor vb.)

UYGULAMALAR

  • image description

    PRP

    .

  • ACTOVEGİN

    • 3 yıl önce

                      ACTOVEGIN
     
                              Actouegin buzağ kanından yüksek özlü filtre edilerek elde edilen, memelerde aendaila oksidasyonu arttırmaya yarayan aminoasit bakımından zengin thyaluronan içeren.Ayrıca doğal yağ.Bu homeopatik maddeler karışımı doğrudan hasarlı bölgeye enjekte edilir.Dokularda glukoz ve oksijen alımını arttırıp, fiziksel performansı ve dayanıklılığı artttırdıgı söylenir.
    Kanadalı Dr Anthony Galea;
     
                                 2009-2011 yılları arasında profesyonel sporcuların yasadışı bir takım performans arttırıcı ilaçlar kullanıldığını ileri sürdü.Bunlardan biride
     Actouegindi Josepli Papp ,Zance Armstrang ve ABD posto servisi Pro Cycling Takımınında 2000 li yıllarda performans arttırıcı olarak kullanıldığı bilinmektedir.2000 yıllarda IOC şüpheli ilaçlar içine aldı.Ancak ilaç şu anda yasaklılar listesinde değildir.Sorun nasıl çalıştığını gösteren kesin bir verinin olmamasıdır.
     
    Etki Mekanizması
     
        Organik Actouegin'in moloküler ağırlığı 5 kilodan azdır.Glukozun hücre nembranı üzerinden transportunu sağlayıp dokuların oksijen alımını arttırıp Actouegin bol miktarda superoxide dismutase enzimini ve magnesimua sahiptir.
     
    Kullanıldığı Yerler:
     
         Diabetteki polininopatilerde ve felçlerde kullanılması önerilmiştir.Dolaşım anamolisine bağlı hipdeside kullanıldığını belirten bir yayın vardır.
         Kılcal kan damarlarında neojen mekanizmasını geliştirerek dolaşımın artmasına yardım eder.
     
    Kontrendikasyonu
     
        Anafilaktik şok gelişen bir hasta bildirilmiştir.

  • SANAKİN

    • 3 yıl önce

     SANAKİN
    ACRS (Otolog Sitokin Zengin Serum) aktive edilmiş ve salınan sitokinleri (büyüme faktörleri ve interlökinler) yüksek konsantrasyonda içeren bir serumdur. ACRS uygulaması üç saat boyunca bir inflamasyon taklidi yapar. Bu nedenle, kan hücreleri (örneğin, monositler) yaratılan inflamasyona karşı koyacak büyüme faktörleri ve interlökinler üretmesi için uyarılır. Bu uyarı anti inflamatuar stokinlerin serbest bırakılmasına ve aktivasyonunun artmasına yardımcı olur. Bunlar enjeksiyondan hemen sonra ilgili dokuya hemen etki etmek için hazırdır. Anahtar kilit prensibine göre, karşılık gelen reseptörlere yetişirler ve inflamatuar sürecin durdurulmasını düzenlerler.

    Bu tedavinin en önemli yönü, serumun anti inflamatuar etkisidir. Vücudun proteinlerinin dengesizliği nedeniyle, zarar veren interlökin-1 (IL-1) kıkırdak hasarı, inflamasyon ve ağrıya sebep olur. İnterlökin-1‘in doğal antagonisti, “osteoartrit engelleyici protein” olarak tanımlanan interlökin-1 reseptör antigonisti (IL-1Ra)‘dir. ACRS interlökin-1 antigonisti çoğaltmayı sağlar . İnterlökin-1, her inflamasyonun tetikleyicisidr ve İnterlökün-6 TNF-a ve diğer inflamatuar proteinler üzerinde etkisi vardır. Reseptör antigonistleri; doğal kan ile karşılaştırıldığında; yaklaşık 3 ila 5 kat çoğaltılır . Bu seruma inflamasyonu durdurma ve düzenlemede olanak sağlar.

    ACRS herhangi bir katkı maddesi kullanmaz. %100 OTOLOG’tur. Buna karşın  PRP basit bir kan plazmasıdır. Plazmada sitokinlerin arttırılması ve aktivasyonu bulunmamaktadır. Sadece kan plazmasının inflamatuar dokuya enjeksiyonu sonrasında kan hücreleri sitokinleri serbest bırakmak için bir uyarı alır. Bu yüzden ne kadar sitokinin serbest bırakılacağı ve aktive edileceği inflamasyonun gücüne bağlıdır.
    Hemen hemen   tüm PRP  ürünlerinde  sitrat kullanılır;  bu nedenle otolog değildirler.
     
    Vücudun Kendini İyileştirme Güçlerini Destekler
    Sanakin teknolojisi sayesinde elde edilen serum vücuttaki rejeneratif süreçleri destekleyen değerli bağışıklık proteinleri içerir. Bu özel, otolog sitokin zengin serum (ACRS), vücudun kendi kendini iyileştirme yeteneğini aktive eder. Serumun odak noktası pozitif interlökinlerin ve büyüme faktörlerinin üretimidir. Bunlar ağrıya müdahale etmede çok önemlidir, ağrının durmasına ve daha sonra yenilenme sürecinin başlamasına yardımcı olur.
     
     Sanakin kullanılan tedavinin avantajları

    • Doğal ve güvenlidir
    • Vücudun kendi yenileyici yeteneklerini geliştirir
    • Çok yüksek tolere edilebilirliğe sahiptir
    • Aşırı doz almak mümkün değildir
    • Terapi süresi sınırsızdır
    • Yaşam kalitesini artırır
    • Kullanımı kolaydır
    Sanakin Kullanım  Alanları :
    Tüm Eklemlerin Osteortriti
    • Diz Artrozu
    • Kalça Artrozu
    • Omuz Eklemlerinin Artriti
    • Ayak Bileği Eklemlerinin Osteoartriti
    • El ve Parmak Eklemlerinin Osteoartriti
     
    Omurganın Osteoartriti
    • Faset Artrozu
    • Osteokondroz
    • Küçük Omur Eklemlerinin Osteoartriti
     
    Servikal Disk Hasarı
    Çeşitli Tendonların Ve Bağların İnflamasyonu
    • Aşil Tendonu Ağrısı
    • Tenisçi Dirseği
     
    Kas Yırtılmaları
    Ankilozan Spondilit
    Artritler
     
    UYGULAMA :
     

İletişim ve Randevu Formu

Lütfen bilgi veya randevu talebiniz için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

Formunuz iletilmiştir. Teşekkür ederiz.
Submit

mujdatenginsu.com

Barış Mahallesi Atalay11 Sitesi Nilüfer / BURSA

HARİTADA AÇ